Koçerlerin zorlu yaşamı: 'Devlet yaylalara el koyuyor, artık geçinemiyoruz'

İlkbaharın gelişiyle birlikte koçerlerin yolculuğu başladı. Urfa'nın Siverek, Halfeti ve Hilvan ilçelerine bağlı köylerden Diyarbakır'da Karacadağ yaylalarına giden koçerler, yaşadıkları zorlukları Artı Gerçek'e anlattı.

Rojhat ABİ


DİYARBAKIR - Kış aylarını Urfa'da geçiren Koçerler, bahar aylarının gelişiyle yollar düştü. İlkhabarın gelişiyle Karacadağ Yaylarına yolculuk başladı. Diyarbakır, Mardin ve Urfa sınırında yer alan sönmüş yanardağ Karacadağ’ın eteklerindeki yaylalar kış aylarına kadar koçerleri misafir edecek.

YAYLA KİRASINI KARŞILAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORLAR

Yaylada kurdukları çadırlarda kalan koçerler, kurak sayılabilecek bir bölgede hayvanlarını beslemeye çalışıyor. Havaların ısınmasıyla birlikte su kaynaklarının azalması koçerleri zorluyor. Gittikleri her yerde 'kira' adı altında yaylalara para ödemek zorunda kalan koçerler geçinmekte zorluk çekiyor.

img-0487.jpg

KADINLAR VE ÇOCUKLAR DAHA ÇOK ZORLANIYOR

Koçerler, kent yaşamından oldukça uzak, doğa ile bütünleşmiş bir yaşam sürdürüyor. Dağlarda ve ovalarda kurdukları çadırlarda oldukça zorlu bir hayat sürdüren koçerler, hayvanlarını otlatmak için her ay farklı noktalara gitmek zorunda kalıyor.

Bu koşullar en çok kadınları ve çocukları zorluyor. Kadınlar, elektrik ve su olmayan çadırlarda mücadele veriyor. Çocuklar ise sürekli göç nedeniyle okula gidemiyor. Eğitim hayatından kopmaları onları bir anlamda aile mesleğine mahkum ediyor.

img-0670.jpg

AİLELER BİR ARADA YAŞIYOR

Urfa'dan yola çıkan koçerlerle Diyarbakır'da Karacadağ'ın eteklerinde karşılaşıyoruz. Birkaç aylığına burada yaşayacak koçerler ilk hazırlıklarını yapmış. Koçerler, ailelerden oluşan küçük topluluklar halinde konaklıyorlar. Her ailede ortalama altı kişi bulunuyor ve kurdukları çadır da aile başına bir- ikiyi geçmiyor.

img-0586.jpg

URFA'DAN ERZURUMA 400 KİLOMETRE YOLCULUK

Başlangıç noktalarından varacakları yere kadar daha uzun bir yol onları bekliyor onları. Kabataslak bir tahminle Urfa'dan Erzurum'a 400 kilometreden fazla yol katediyorlar. Ekonomik durumu bir nebze iyi olan koçerler yolun bir kısmını araçlarla giderken bazı koçerler ise tüm yolu yaya tamamlıyor.

img-0546.jpg

'KALACAK YERİMİZ YOK, GEÇİNEMİYORUZ'

Mahmut Arak 44 yaşında, doğduğundan beri çobanlıkla uğraşıyor. Koçerliğin dedelerinden kalma bir meslek olduğunu dile getiren Arak yıllar geçtikçe zorlukların da arttığını belirtiyor:

"Koçerlik bence iyi bir meslek değil, çok zor. Karşılığını da hiç alamıyoruz. Hayvancılık bir geçim kaynağı, artık bir yatırım değil. Çoluk çocukla uğraşıyoruz ama karşılığını alamıyoruz. İlkbaharda buraya geliyoruz. Su sorunumuz var. Su hiç yok, elektrik yok. Mecburen Karlıova tarafına gidiyoruz. Oradan yaylaya gidiyoruz. Orada merayı parayla alıyoruz. Kışın Urfa tarafına gittiğimizde orada da parayla alıyoruz. Karacadağ'da su olsaydı, elektrik olsaydı iyi olurdu. Kalacak yerimiz yok. Eskiden geçinebiliyorduk şimdi geçinemiyoruz. Yem pahalı. Eskiden meralara para vermiyorduk. Şimdi ise hem kış hem de yaz ayı mera parası veriyoruz"

mahmut-arak.jpg
Mahmut Arak

'ÇOCUKLARIMIZ OKULA GÖNDEREMİYORUZ'

Gülbin Peyman, 33 yaşında ve dört çocuk annesi. Çocukluğundan beri hayatı dağlarda geçmiş. Yılın tamamını kendi kurdukları çadırlarda ve koyunlarla uğraşsak geçirdiklerini belirten Peyman, zorlu yaşamını şöyle anlatıyor:

"Geçim zor. Su yok, elektrik yok, barınacak yerler yok. Çadırlarda yaşamak zor. Çocuklar var ama okul okumak yok. Bütçemiz yok, çocuklarımızı doktora bile zor götürüyoruz, okula gönderemiyoruz. Biz de insanız. Banyo yapmakta bile zorlanıyoruz. Hayvandan başka iş yapamıyoruz. Erkeklerde iş yapamıyor. Kadınlar ise yemek yapıyor elektrik olmadan. Kadınların çektiği çile daha zor. Sularımız bile eşekler ile geliyor. Günümüz yemek yapmakla, hayvan bakmakla geçiyor. Bir günü akşam edene kadar gözümüz çıkıyor. Akşam olduğunda da ne elektrik ne de sıcak su var, çocukları yıkayalım" dedi.

gulbin-peyman.jpg
Gülbin Peyman

'BİR EVİM OLSUN İSTERDİM'

Çadırda kızları ile birlikte çobanlara ekmek pişiren Sultan Arık da hayatı boyunca dağlarda koyun beslediklerini anlatarak başlıyor söze ve şöyle devam ediyor:

"Tüm ömrüm koçerlikte ve rezillikle geçti. Yerimiz yurdumuz yok bizim. Nereye gitsek para veriyoruz. Yaylalara gidiyoruz para istiyorlar. Suyumuz, yerimiz yok. Sürekli dağlardayız. Ne elektrik var ne ev var, hiçbir şey yok. Ben hastayım. Bu halimle artık yapamıyorum. Bizim bir hayatımız yok. Bêrivanlık yapıyorsun, yem veriyorsun, koyunları suluyorsun. Günlerimiz bunlardan ibaret. Ben de bir evim olsun isterdim. Bir yerim olsun, elektriğim olsun... Çamaşırları elde yıkıyoruz. Ekmeği elle pişiriyoruz. Ateş üzerinde yemek yapıyoruz. Bizim de bir yerimiz olsa biz de biraz yaşam görürdük. Her şeye hasretiz. Çocuklarımızı okutamıyoruz. Altı gündür buraya gelmek için yoldayız. Buradan da Erzurum'a gideceğiz. Perişanlık yaşıyoruz"

sultan-arik.jpg
Sultan Arık

'DEVLET GELİP YAYLALARA EL KOYUYOR'

Fatma Arıktekin de evlendiği günden bu yana 50 yıldır koçerlik yapıyor. Tüm yaşamının koyunların ardında dağ yollarında geçtiğini söyleyen Arıktekin, gittikleri yaylalarda istenilen ücretleri 'haraç' olarak nitelendiriyor. Arıktekin, "Her yaylada en 100 milyar (100 bin TL) istiyorlar. Bizim de ne evimiz ne de kalacak yerimiz var. Kimse bize yardım da etmiyor. Kışın hayvanları koyabileceğimiz ahırımız dahi yok. Çadırlara dolduruyoruz hepsini. Hepsi hasta oluyor, yarısı öldü zaten. Hayvan ilaçlarından da devlet para alıyor. Kalamıyoruz artık. Günüm peynir yapmak, ekmek pişirmek ve çobanlara çalışarak geçiyor. Biz yüz yıldır bu topraklardayız, devlet gelip 'tapunuz nerede?' diye soruyor. Bizim de tapu, senet gibi şeylerimiz yok devlet de gelip el koyuyor tabii. Bir evde oturmak istiyorum. Bu hayattan bıktık artık" dedi.

fatma-ariktekin.jpg
Fatma Arıktekin

'KİMSE ÇOBANLIK YAPMAK İSTEMİYOR'

Koçerlerin en büyük problemlerinden biri hayvanları için yeterince su bulamamak. Çoban Hacı Peyman, en azından bir gölet yapılmasını talep ediyor ve yaşadıkları zorlukları şöyle anlatıyor:

haci-peyman.jpg
Hacı Peyman

"Atalarımız, dedelerimiz nasıl geleneği başlattılarsa biz de öyle sürdürüyoruz. Yazın Karacadağ'dayız, kışın ise Urfa taraflarına gidiyoruz. Geçimimizi hayvancılıkla sağlıyoruz. Günümüzde koçerliğin sorunları arttı. Eskiden Urfa tarafına gittiğimizde para vermiyorduk, bugün ise para veriyoruz. Burada da su yok. Son 10 yıldır Karacadağ'da su kalmadı. Sadece şu göl kalmış. Bu göl de kurursa mecburen buradan da Erzurum-Karlıova taraflarına gideceğiz. Orada da meralar için bizden para alıyorlar. Artık kimse çobanlık da yapmak istemiyor. Bunlardan dolayı koçerlik sıkıntılı bir durumda. Gecemiz gündüzümüz belli değil. Koyunlara göre hareket etmek durumundayız. Sütten elde ettiğimiz gelir de azaldı. Artık para etmiyor. Bize en azından burada bir gölet yapılmasını istiyoruz."

Öne Çıkanlar