Avukatlar ‘adalet’ talebiyle meydanlara çıkıyor: Ortada büyük bir yangın var

Avukatlar ‘adalet’ talebiyle meydanlara çıkıyor: Ortada büyük bir yangın var
‘Büyük Savunma Mitingi’ öncesinde konuşan TBB Başkanı Erinç Sağkan, mesleki sorunlara ilişkin atılan adımları ‘‘ortada büyüyen bir yangına bir kova suyla müdahale etmeye’ benzetti ve ekledi: Avukatlık sorunlarına yönelik çığlığımız, bir adalet çığlığıdır

Müzeyyen YÜCE


İSTANBUL - Türkiye’de yargı bağımsızlığına ve hukukun üstünlüğüne olan güvenin giderek azaldığı bir ortamda avukatlar da maruz kaldıkları baskı, yoksulluk ve şiddete karşı mücadelelerini sürdürüyor.

Mesleki sorunların çözümüne ilişkin birçok kez Adalet Bakanlığı ile görüşen ancak somut bir sonuç elde edemeyen Türkiye Barolar Birliği (TBB), ‘avukatlar için de adalet’ sloganıyla meydanlara çıkıyor.

TBB öncülüğünde 27 Nisan’da Ankara’da düzenlenecek mitinge ülkenin 81 ilindeki barolara bağlı avukatlar katılacak.
‘Büyük Savunma Mitingi’ öncesinde Artı Gerçek’e konuşan TBB Başkanı Erinç Sağkan, avukatlık mesleğinin sorunlarını bütünlüklü bir şekilde ele alacak bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu, ancak atılan adımların ‘ortada büyüyen bir yangına bir kova suyla müdahale etmeye’ benzediğini söyledi.

Sağkan ile miting öncesi mesleki sorunları, taleplerini ve adalet arayışlarını konuştuk.

Türkiye Barolar Birliği olarak Ankara Anıtpark'ta 27 Nisan’da 'Büyük Savunma Mitingi' düzenleyeceksiniz. Bu mitingde öne çıkan talepleriniz ne olacak?

Türkiye Barolar Birliği tarihi boyunca Barolarımız ve avukatlar daha evvel çeşitli vesilelerle toplumsal meselelere duyarlılıklarını göstererek demokratik haklarını kullanmışlardı. Ancak benim takip edebildiğim ve bilebildiğim kadarıyla doğrudan kendi sosyoekonomik taleplerinin öne çıktığı mesleki sorunlarını böylesine yüksek sesle ifade ettikleri bir etkinlik daha evvel hiç olmamıştı.

Barolar ve avukatlar uzun zamandır büyük sorunlarla mücadele ediyor. Türkiye Barolar Birliği’nin 2021 Aralık ayında göreve gelen yeni yönetimi olarak, iki buçuk yıldır, bu sorunları ve çözüm önerilerimizi ayrıntılı olarak çalışıyoruz; ilgili muhataplarımıza önerilerimizi sunuyoruz.

27 Nisan Cumartesi günü Ankara’da Anıtpark’ta gerçekleştireceğimiz mitingde iki temel sorunumuz ön plana çıkıyor; bunlardan birincisi avukata yönelik şiddettir.

İki buçuk yıllık görev sürecimiz boyunca neredeyse her gün Avukat Hakları Merkezimizden bana bir avukata yönelik şiddet haberi geliyor. Avukatlar müvekkilleri tarafından veya dosyalarının karşı yanından yer alanlar tarafından tehdit ve darp ediliyor, vuruluyor, bıçaklanıyor, öldürülüyor. Geçtiğimiz eylül ayında, önceki Denizli Barosu başkanlarımızdan Erdal Çam eski bir müvekkili tarafından öldürüldü. Hiçbirimiz güvende değiliz. Bizler görev aldığımız dosyaların tarafı değil, vekiliyiz. Ama dosyayla, müvekkille özdeşleştirilerek saldırıya uğruyoruz. Avukata yönelik şiddet bir cinnet haline gelmiş durumda… Üstelik avukata yönelik şiddet diğer meslek gruplarına yönelik şiddete göre farklılık ve özellik arz ediyor. Avukatlar hayatlarının her aşamasında şiddetin mağduru olabiliyor. Yalnızca adliyeler değil, avukatlık büroları, müvekkilleriyle görüşme yaptıkları her hangi bir yer, haciz mahalleri hatta evleri; avukatlar için maalesef potansiyel birer cinayet mahalli olma özelliği taşıyor.
İkinci sorunumuz ise yoksullaştırma, yoksunlaştırma ve itibarsızlaşmadır. Bu başlığın altında çok sayıda alt başlığa değinmek gerekiyor. Bakın bugün Türkiye’de 190 binin üstünde avukat bulunuyor. 92 hukuk fakültesinden her yıl 20 bin mezun çıkıyor ve bu mezunların önemli bir kısmı avukatlık mesleğine katılıyor. Bu yıla kadar hiçbir sınav bile söz konusu değildi. Bu yıl içerisinde ilk kez Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın uygulanmasını bekliyoruz. Bu nicel artışla zıt şekilde nitelikte büyük bir düşüş yaşanıyor.

Mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın hayatlarını idame ettirecek bir gelire sahip olmaları hiçbir şekilde mümkün görünmüyor. Üstelik yüksek vergi ve Bağkur ödemeleri, kira giderleri, faturalar derken meslektaşlarımız kıdemli veya kıdemsiz fark etmeksizin, büyük bir ekonomik kaos içerisindeler.

‘ÜLKEDE YARGI BAĞIMSIZLIĞINA, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE GÜVEN KALMADI’

Ülkedeki yargı bağımsızlığı, CMK görevlendirmeleri de aslında avukatlar açısından büyük sorun. Bu başlıklar da talepler arasında yer alıyor mu ?

Elbette. Önemli bir başlık CMK görevlendirmeleri karşılığı ödenen ücretlerin belirlendiği Tarife’nin düşüklüğü… CMK görevlendirmeleri, çeşitli kırılgan gruplar ve bazı suç türleri bakımından, kamuoyunda “baronun atadığı avukat” olarak bilinen meslektaşlarımızın aldıkları görevlerdir. Bu görevlendirmeler karşılığı meslektaşımızın eline geçen ödemelerle bir aylık sosyal güvenlik primini bile ödemesi mümkün değil. Nitekim aslında bu mitingin esas tetikleyicisi de, bu yıl başında yayınlanan Tarife’de bir önceki yıla göre yapılan artışın enflasyon kaybını bile karşılamaması oldu. Tarife yayınlandığı günden itibaren Barolarımız bir yol haritası belirlediler ve miting o yol haritasındaki uğraklardan biri olarak ortaya çıktı.
Bütün sorunları içeren üst başlık ise ülkede hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına güvenin kalmamış olmasıdır. Hukuk ve yargı sisteminde yaşanan her türlü aksaklık, avukata yönelik şiddet, itibarsızlaştırma, yoksullaştırma olarak geri dönüyor. Yani özetle bizler, faili olmadığımız sürecin sorumluluğunu bütün bir adalet sistemi adına üstlenmek durumunda kalıyoruz.
Bu miting, tüm bunları dile getirme mitingidir.

‘ORTADA BİR YANGIN VAR’

Aslında bu mitingi uzun zamandır planlıyorsunuz. Sorunların çözülmemesi halinde çözümü meydanlarda arayacağınıza ilişkin çağrılarınız da yeni değil. Bakanlığa bu sorunlarınızı da ilettiniz. Bu çağrılarınız neden gözardı ediliyor? Neden mesleki sorunlara ilişkin bir çözüm üretilmiyor?

Bizim yönetim anlayışımız çatışmaya değil diyaloga, işbirliğine ve uyuma dayalı bir anlayıştır. Az evvel de ifade ettiğim gibi, göreve geldiğimiz andan itibaren kollarımızı, mesleki sorunları derli toplu bir şekilde ifade etmek ve yalnızca bununla kalmayıp çözümlerimizi de ortaya koymak üzere sıvadık.

Bu süreçte Adalet Bakanlığımızla mesleğimizin sorunlarının çözümü için gayet olumlu sonuçlar elde ettiğimiz durumlar da oldu. Bunları da açık yüreklilikle kamuoyu nezdinde ifade ettik, teşekkürlerimizi ilettik. İki yıldır Bakanlığın da çabasıyla çok iyi bir Asgari Ücret Tarifesini ortaya koyduk. Beraat ve katılan vekalet ücretlerinin CMK görevlendirmelerinde de uygulanması için düzenleme yaptık. Bunu uygulamamakta direnen mahkemeler hâkimler veya ödeme aşamasına gelindiğinde yaşanan bazı bürokratik teknik sorunlar oldu. Bakanlık bunları çözmek için önemli bir irade gösterdi.

Öte yandan CMK Tarifesi konusunda istediğimiz gibi yol alamadık. Bakanlığın da Sayın Bakanımızın da CMK Tarifesi için yoğun emek ve mesai harcadığını biliyorum ancak avukatlık mesleği için çok kritik olan bu konu hakkında bir çözüme ulaşamadık.
Keza başta adli yardım ve CMK ödemeleri olmak üzere avukatlık hizmetlerinde KDV oranlarının düşürülmesi taleplerimiz, ülkenin mevcut ekonomik gerçekliğine takılıyor.

Şunu da ifade edeyim, bu dönemde hiç hukuk fakültesi açılmadı. Sayın Bakan da hukuk fakültelerinin sayısından duyduğu rahatsızlığı ifade etti. Yine bu dönem ilk kez Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı uygulanacak. Keza stratejik planda ve eylem planında yer aldığı üzere, hukuk fakültesine girişte uygulanan başarı sıralamasının da yükseltilmesini bekliyoruz. Bunlar, sesimizin duyulmadığı, sorunların farkında olunmadığı ve çözüm için çaba gösterilmediği anlamı çıkaramayacağımızı ortaya koyuyor.

Bu noktada bir ‘ama’ gelecek sanırım…

Ne var ki, bunlar atılması gereken acil ve elzem ancak ilkel adımlardı. Şöyle ifade edeyim, ortada bir yangın var ve bu adımlar bu yangına bir kovayla suyla müdahale etmeye benziyor.
Bizim her şeyden evvel avukatlık mesleğinin sorunlarını bütünlüklü bir şekilde ele alacak bir yaklaşıma ihtiyacımız var.

‘AVUKATLIK MESLEĞİNİN SORUNLARINA YÖNELİK ÇIĞLIĞIMIZ, BİR ADALET ÇIĞLIĞIDIR’

"Avukat İçin de Adalet" sloganıyla meydanlarda olacaksınız. Bakıldığında ironik bir slogan. Avukatların dahi adalet aradığı bir ortamda yurttaşların hak arama özgürlüğü ve adalete erişimi nasıl sağlanacak?

Tam da ifade ettiğiniz gibi… Bizler bugüne kadar Herkes için Adalet, Adalet için Avukat dedik. Ancak bugün Avukat İçin de Adalet demek zorunda kalıyoruz.

Bakın her zaman ifade ediyoruz; avukatın sorunu yalnızca avukatın sorunu değildir. Avukatın sosyoekonomik sorunu; şiddete uğrayan kadının, istimara mağduru çocuğun sorunudur. Avukatın sorunu, yurttaşın sorunudur. Çünkü biz bugüne kadar adalet arayan çocukların, adı konmamış bir savaşın daimi maktulü olan kadınların, iş kazası görünümlü cinayet mahallerinde emekçilerin, toplu mezara dönüşen maden ocaklarında bedenlerine ulaşılamayan işçilerin ailelerinin, evleri mezarları olan depremzedelerin, kesilmiş ağaçların, kurutulan göllerin, yok edilen zeytinliklerin, bacakları kesilen köpeklerin avukatlığını yaptık.
Bizim bir sloganımız daha var; avukatın sesi kesilirse yurttaşın nefesi kesilir. Avukat yalnızca müvekkilinin değil, adil yargılanma hakkının, adalete erişim hakkının güvencesi olan bağımsız savunmanın temsilcisidir. Avukatsız bir yargılama asla adil olamaz. Bu nedenle avukatlık mesleğinin sorunlarına yönelik çığlığımız, bir adalet çığlığıdır.

Burada sizin aracılığınızla, bir kez daha meslektaşlarımızı 27 Nisan Cumartesi günü saat 11.00’de TBB önünden başlayacak yürüyüşümüze ve 13.00’te Anıtpark’ta gerçekleştirilecek mitingimize davet ediyorum." (ARTI GERÇEK)

Öne Çıkanlar