Medya patronu Ali Karacan’ı kim koruyor? (2)

Medya patronu Ali Karacan’ı kim koruyor? (2)
'Bu dava tüm medya çalışanlarının, medya emekçilerinin davasıdır.'

Sultan Eylem KELEŞ


ARTI GERÇEK- Geçtiğimiz günlerde, Ali Karacan’ın sahibi olduğu medya şirketlerinde yaptığı yolsuzluklardan söz etmiş, mağdur ettiği Cemal Polat ve İbrahim Etem Kantarcıoğlu ile konuşmuştuk.

Yazı dizisinin bu bölümünde, Ali Karacan’ın Number One TV’de çalışan işçilere yaşattığı hak gaspını ele alacağız. Number One TV’de kurgucu olarak çalışan Önder Kızılkan ve haber spikeri olarak çalışan Tuğrul Kaynak’a ulaştık, fakat Ali Karacan kendilerine son 1 ayda 4 ayrı dava açtığı ve haklarında tedbir kararı çıkardığı için konuşmamayı tercih ettiler. Biz de, Önder Kızılkan ve Tuğrul Kaynak’ı vekâleten avukatları Banu Tubalı ve Ferhat Aydemir ile konuştuk. 

PATRONLARI HAYALETE, ARŞİVCİLERİ PATRONA DÖNÜŞTÜ

Önder Kızılkan, 2004 yılından itibaren 7 yıl boyunca Number One TV’de kurgucu çalıştı. Tuğrul Kaynak da 1998 yılından 2010 yılına kadar Number One TV’de haber spikerliği yaptı. İkisinin kaderleri birleşti.

Avukatların ifadelerine göre, ikisi de çalıştıkları süre boyunca, kendilerini Number One TV’de çalıştıklarını zannederken izinleri ve bilgileri olmadan sürekli başka şirketlerde çalışıyor olarak gösterilmişler.

Önder Kızılkan 3 ayrı şirkette, Tuğrul Kaynak ise 7 ayrı şirkette çalışıyor olarak gösterilmiş. İkisinin de işyerinden ayrılma gerekçeleri aynı; maaşların elden, haftalık olarak ve eksik verilmesi, sigorta primlerinin ya eksik yatırılması ya hiç yatırılmaması, içeride kalan maaşların alınamaması ve yıllık izinlerin verilmemesi.

İkisi de işten ayrıldıktan sonra ve hak talebinde bulunduktan sonra görüyor ki; yıllarca patron bildikleri Ali Karacan kağıt üzerinde adeta bir hayalet. Patron diye karşılarına çıkan isim ise şirketin arşivcisi.

Maaşlarını, primlerini, tazminatlarını istediklerinde karşılarında patron yerine işçiyi buldular. Önder Kızılkan 9, Tuğrul Kaynak 11 yıldır hakkını alabilmek için mücadele ediyor.

Ali Karacan, kurduğu paravan şirket ve paravan patron ordusuyla sadece vergi kaçırmakla kalmıyor; aynı zamanda işçi haklarından da paçayı sıyırmayı başarıyor. İşçilerin karşısına işçileri çıkarıyor.

Eğer işçiler haklarını talep ederse ki kurduğu bu şebeke ağı nedeniyle çok az işçi talep ediyor, işçileri yıllarca mahkeme kapılarında davalarla bıktırarak, işçileri maddi ve manevi bir sarmalın içerisine sokarak borcunu ödememeye, işçilerin hakkını gasp etmeye devam ediyor. Dava dosyalarındaki avukat listesi dahi, işçilerin gözünü korkutmaya yetiyor. Avukat Banu Tunalı, bu hukuki sürece ancak ve ancak parası ve sabrı olanın girebileceğini söylüyor. 


 
                                              Avukat Banu Tunalı, Tuğrul Kaynak'ın vekili

Tuğrul Kaynak, 2009-2010 yılları arasında ücretlerini alamadığı için iş akdini feshetmek amacıyla Avukat Banu Tunalı’ya ulaştı ve 2010 yılından bugüne kadar devam eden hukuki mücadelenin içerisine girdiler. Mahkeme, Tuğrul Kaynak’ın tazminatının ödenmesine hükmetti, Tuğrul Kaynak tazminatını almaya hak kazandı. Fakat dava açınca görüyorlar ki, Tuğrul Kaynak’ın çalıştığı süre boyunca sigorta primleri eksik ödenmiş hatta zaman zaman hiç ödenmemiş. Buna ilişkin açtıkları Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet tespit davasını da kazandılar. Fakat davaları kazanmakla sorun çözülmüyor; daha büyük sorunlar ortaya çıkıyor. İşte tam burada, Ali Karacan’ın sistemi devreye giriyor…

MAHKEMEDE KAZANDI, DÖRT KERE HACZE GİDİP BOŞ DÖNDÜ

Avukat Tunalı, "Ali Karacan’la olan iş kanunu davamızda mahkeme sizi haklı bulup alacağınızın verilmesine hükmetse de Ali Karacan’ın kurduğu sistem, sizin parayı tahsil etmeniz önünde güçlü bir engel oluşturuyor" diyor.

Öyle ki, bugüne kadar hiç kimse, hem de hiç kimse Ali Karacan’dan tazminatını almayı başaramadı; 30 yıllık çalışanı da, 10 yıllık çalışanı da… Keza Avukat Banu Tunalı ve müvekkilli Tuğrul Kaynak, 2016 yılından beri kazandıkları tazminat ücretini tahsil etmeye çalışıyor. Tam 4 kez hacze gidip 4 kez elleri boş döndüler.

Alacaklı oldukları 7 şirket var, 7 şirkette de paralarını tahsil edebilecekleri, haczedebilecekleri hiçbir şey yok; çünkü hatta o şirketler yok...Şirketler paravan şirket olarak kurulmuş.

Number One yayını yapılan adrese gittiklerinde de orada da başka şirketlerin olduğunu gördüler. Alacaklı oldukları şirketlerde hacizlik hiçbir şey yok, haczedilecek malzemelerin olduğu yerlerdeki şirket de başka ve yeni bir şirket!

Bu yeni şirket yetkilileri iştikak iddiası ortaya attı, yani borçlu olan şirketin kendileri olmadığını, borçlu olan şirketin bulundukları yerde faaliyette olmadığını, kendilerinin yeni bir şirket olduğunu ve haliyle kendilerine haciz işlemi yapılamayacağını öne sürdüler. Bu şirketlerin organik bağı olduğunu mahkemede kanıtlayan Avukat Banu Tunalı, kazanıp yeniden haciz yapma hakkına erişti.

Mahkeme, "Hayır, burada borçlu şirketler çalışmaktadır, haczedilecek mallar borçlu şirkete aittir" diye karar verdi. Bunların hepsi ayrı ve uzun bir hukuki süreç, tabii ki bu süreçte Ali Karacan istikak iddiası bulunan şirketi kapatıp yerine başka bir şirket kuruyor. Bu şirketlerin ismi önce ardışık olarak bir, iki, üç, dört, beş diye sıralanırken sonrasında artık burçlar üzerinden yeni şirketlerine isim koyuyorlar; boğa, başak vs. diye…  Av. Banu Tunalı, bu süreçleri şöyle anlattı:

"Mahkeme devam diyor, yeniden hacze gidiyor, yeniden istikak iddiası gündeme geliyor, yeniden mahkemeye gidiyoruz. Her hacze gittiğimizde önümüze yeni bir şirket çıkıyor. Aynı yer, aynı çalışanlar, şirketler başka! Ama hepsinin ortak noktası, şirket yetkililerinin Number One grubunda geçmişte ya da halen çalışan isimler olduğu, şirketlerin eski sahipleri de Karacan Ailesi. Böyle olunca organik bağ ortaya çıkıyor. Ali Karacan’ın bu şirketlerin sahibi olduğunu piyasada bilmeyen yok zaten. Bunu tanıklar da söylüyor. Yani, hukukun her türlü argümanını kullanarak süreci uzatıyorlar. Paranızı ve sabrınızı zorluyor. Paranız ve sabrınız varsa süreci devam ettirebiliyorsunuz, parası ve sabrı olmayan birçok mağdur pes etmek zorunda kalıyor."

HAK ARAYAN İŞÇİLERE BİR AYDA 4 DAVA 

Avukat Ferhat Aydemir de, müvekkilleri Tuğrul Kaynak ve Önder Kızılkan’a 1 ay içerisinde açılan 4 davayla ilgili konuştu. Mağdur müvekkillerinin hak talepleriyle ilgili ses getirmek, gündem olabilmek için yaptıkları sosyal medya paylaşımlarının Ali Karacan’ın hakaret davasına konu olduğunu, müvekkillerinin zan altında bırakıldığını söyledi.

Davaya konu olan sosyal medya paylaşımları, "Ali Karacan borcumuzu öde, Number One TV borcumuzu öde" gibi paylaşımlardan ibaret. Ali Karacan yazdığı dava dilekçesinde, dedesi Ali Naci Karacan’ın Lozan’da basın heyetinde yer aldığından, dedesinin Milliyet gibi gazetelerinin kurucusu olduğundan, dedesinin Türk kültürü ve sanatına yaptığı katkılardan, Atatürkçü düşünce ikliminin oluşmasında görev aldığından bahsedip ailesinin medya sektöründe saygın bir yeri olduğunu ve ailesinin küçük düşürülmeye çalışıldığını söyleyerek Tuğrul Kaynak ve Önder Kızılkan’a 50’şer Bin TL’lik tazminat davası açtı.

                                Avukat Ferhat Aydemir, Tuğrul Kaynak ve Önder Kızılkan’ın vekili

Ferhat Aydemir, bu davaların müvekkillerinin yaptıkları alakalı alakasız her paylaşımın dahil edilerek müvekillerinin hak talebini sindirmek adına açıldığını ifade etti. Ali Karacan hakaret davasıyla birlikte, tedbir davası da açtı. Yerel mahkeme, paylaşımların ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığına karar verdi. Tedbir davası şu an istinafta bekliyor. Ayrıca Ali Karacan, geçtiğimiz haftalarda, işten ayrıldıktan sonra hiç görüp karşılaşmadığı Tuğrul Kaynak ve Önder Kızılkan hakkında uzaklaştırma kararı çıkardı. Avukat Ferhat Aydemir, bu dava yoğunluğuyla Karacan ailesinin şu mesajı verdiğini ifade etti:

"Bakın biz güçlü bir aileyiz, medyanın gözü önünde olan bir aileyiz. Bizden istediğiniz gibi para alamazsınız, biz sizi sindiririz. Bu işin sonu gelmez. Siz bizi nasıl karşınıza alırsınız?"

'BU DAVA TÜM MEDYA EMEKÇİLERİNİN DAVASI' 

Ferhat Aydemir, davaya ilişkin son olarak şunları söyledi: "Bu dava sadece benim müvekkillerimin davası değil; bu dava tüm medya çalışanlarının, medya emekçilerinin davasıdır. Bu mağduriyet de yalnızca Önder Kızılkan ve Tuğrul Kaynak ile sınırlı değil, kendileriyle benzer durumda olan onlarca işçi var. Bu davaların hiçbiri müvekkillerimi yıldırmayacağı gibi, müvekkillerim sonuna kadar haklarının ve alacaklarının peşinde gideceklerdir."

ARTI GERÇEK RAPORA ULAŞTI: KARACAN AİLESİNİN VERGİ SUÇU

2017 yılında Vergi Müffettişi Servet Atlı, gayrı resmi olarak Ali Karacan ve resmi olarak Ömer İhsan Karaca’nın sahibi olduğu Klass Radyo Televizyon Yayınları A.Ş hakkında vergi suçu raporu hazırladı.

Ulaştığımız vergi suçu raporunda, Ömer İhsan Karacan’ın sahte belge kullanmak, kaçakçılık gibi suçları işlediği yer alıyor. Rapora göre, tespit edilen sahte fatura tutarı maliyet ve faaliyet giderleri içerisindeki oranı %97! Yine aynı raporda, yayıncı kuruluşlar ve reklam veren ajansla arasındaki bağ, paravan şirketlerin işlevi açıklanıp şemayla gösterilmiş. Yani Karacan ailesi, bir cepten alıp öbür cebe koymuş.

Tüm bunlar, raporda şu ifadelerle yer alıyor:

"Buna göre şirketler hakkında yapılan inceleme sosnucunda, şirketler tarafından elde edilmesi gereken hasılatın önemli bir bölümünün grup şirketleri araasında yapılan muvazaalı iş ve işlemlerle gerek kayıt dışı ödemelerin finansmanında kullanılmak ve gerekse de şirket sahip ve ortaklarının tasarrufuna bırakılmak suretiyle şirketlerin amaç ve gayelerine aykırı şekilde kullanıldığı belirtilmiştir."

  

                   

 


 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar