1915 ve Biden’ın soykırım açıklaması

1915 için, bugün öyle bir Türkiye’de yaşamalı idik ki, Biden ya da başkası “Soykırım” dediği zaman biz de “Good morning after supper” diyebilmeli idik.

1915 olaylarına, Biden’ın soykırım açıklamasına farklı açılardan yaklaşılabilir.

Bu yaklaşım açılarından biri de bugün nasıl bir Türkiye’de yaşamak isteyeceğinizdir (idi).

"İdi" diyorum çünkü artık treni kaçırdık.

1915 ve sonrasında Anadolu’dan, Anadolu’nun yerli halkı Ermenilerin en az iki milyonunu kaybettik; bu kayıp, ölümler, cinayetler, kaçışlar ile gerçekleşmiştir.

1915 olaylarına ister soykırım, ister büyük felaket, ister tehcir, ister mukatele (en komiği de budur, anlamı da karşılıklı birbirini öldürme yani eşitler arası bir mesele) deyin, Anadolu’nun iki buçuk milyon en yerli nüfusunu kaybettiğimiz gerçeği değişmiyor.

Aşağıda Prof. Ayhan Aktar’dan bir not aktarıyorum:

"1906 yılında yapılan Osmanlı Nüfus Sayımının rakamları dikkatli bir biçimde analiz edildiği zaman, Türkiye’nin homojen bir nüfus kompozisyonuna ulaşma sürecinde bazı dönüm noktaları netlik kazanmaktadır.1906 yılında, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki nüfus 15 milyon civarındaydı. Halbuki 1927 yılında Cumhuriyet rejiminin yaptırdığı ilk nüfus sayımının sonuçlarına göre, aynı sınırlar içindeki nüfus 13.6 milyondur. Bu iki sonuca bakarak 1906 ile 1927yılları arasında Türkiye nüfusundan 1.400.000kişinin eksildiğinisöyleyebiliriz. Bu azalma üzerinde duran Justin McCarty,1922 1924 yılları arasında Anadolu’daki Müslüman nüfusun yaklaşık yüzde 18’inin savaş meydanlarında telef olduğunu hesaplamıştır. Savaş meydanlarında Müslüman nüfusun telef olmasına, Ermeni Tehcirini ve bir de mübadele ile giden Anadolu Rumlarını ilave ettiğimiz zaman, ortaya çıkan sonuç son derece dramatiktir. Keyder, Türkiye’nin nüfus kompozisyonundaki bu dönüşümü şöyle özetlemektedir: "Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Türkiye’nin bugünkü sınırları içinde yaşayan her beş kişiden biri [%20] gayrimüslimdi; savaştan sonra ise bu oran kırkta bire [%2,5] düştü"

Meselenin özü, tekraren ifade ediyorum, bugün nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediğinizle ilgilidir.

Türkiye’de, Prof. Çağlar Keyder’in belirttiği gibi, bu sınırlar dahilinde nüfusun yüzde yirmisi gayrimüslimlerden oluşurken bu oran savaştan sonra yüzde iki buçuğa düştü ise bu düşüş nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımızı belirliyor.

Ermenilere ilişkin meseleden Rumlara, Musevilere gelelim.

1923’de büyük mübadeleyi gerçekleştirdik.

1942 Varlık Vergisi uygulaması ile bu ülkeden yine bu toprakların çok çok eski yerleşikleri kaçtılar.

1964’de İstanbul Rumlarının önemli bir bölümünü de yetmiş iki saat içinde Yunanistan’a gönderdik.

1974 Kıbrıs harekatı ile süreç devam etti.

Bugün İstanbul’da galiba sadece üç bin Rum vatandaşımız yaşıyor.

Musevi vatandaşlarımız sessiz sedasız yavaş yavaş İsrail’e gidiyorlar.

Birkaç dangalak da "Yeni bir anayasa yapalım, laiklik ilkesini de tartışalım" diyorlar.

Kürt vatandaşlarımızla da büyük sorunlar yaşanıyor.

HDP’ye ısrarla terör partisi deniyor epey bir süredir ama yaklaşık yedi milyon seçmen de ısrarla bu partiye oy vermeyi sürdürüyorlar.

Sürdürüyorlar ama seçtikleri yerel yöneticilere de, parlamenterlere de görevlerinden el çektiriliyor.

Kürtlere böylece "sizlerin siyasal tercihleri umurumuzda bile olmaz" deniyor.

1915 için ister soykırım ister başka kelime kullanın, işin özü, günümüze dek süren süreçlerle Türkiye’nin renkliliğini, kendini yitirmesi, yitirtilmesidir.

Son zamanlarda yerli ve milli siyasetçilerin, kötü basının dilinde şöyle bir ifade var: Milli meselelerde bir bütünleşmiş yerli milli cephe gerekiyor.

Milli mesele ne demektir?

Hangi meselenin milli mesele olduğuna kim karar verecektir?

Milli cephe ne demektir?

Birilerinin kendilerinden menkul bir bilinçle milli mesele diye tanımladıkları meselelere onların baktıklarından farklı bir biçimde bakanların karşısına bir cephe mi çıkacaktır?

Örnek: Kıbrıs’ta iki devletli çözüm milli bir mesele midir?

Bu tez daha yeni ortaya atılmış bir tezdir.

Daha önceki federasyon, konfederasyon tezlerini savunanlar şimdi gayri milli mi oluyorlar?

Tez değiştiğinde herkes de onlarla birlikte mi hareket etmek zorunda olacak?

Bir sürü saçmalık.

1915 için, bugün öyle bir Türkiye’de yaşamalı idik ki, Biden ya da başkası "Soykırım" dediği zaman biz de "Good morning after supper" diyebilmeli idik.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi