Acı reçete analizi: Ekonomi daralacak, bütçe açığı artacak, büyüme ve istihdam düşecek

Acı reçete analizi: Ekonomi daralacak, bütçe açığı artacak, büyüme ve istihdam düşecek
Erdoğan'ın acı reçete olarak nitelediği faiz artırımı kredi faizini 1 puan artırdı. Ancak ekonomistlere göre esas acı reçete Covid-19 kaynaklı ekonomideki daralma etkisiyle yazılacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'acı reçete' olarak tanımladığı Merkez Bankası'nın 4,75 puanlık politika faizi artışı Türkiye'nin gündemine oturdu.

Faiz artışı sonrası bir kesim artık işlerin daha kötü olacağını artan faizlerin reel sektör başta olmak üzere ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini düşünürken bu kesim Covid-19'un olumsuz katkısıyla önümüzdeki yılı da karanlık görüyor.

Diğer ekonomistler ise ikinci bölüm yani Covid-19'un olumsuz etkileri kaynaklı ekonominin zorlanacağını düşünüyor. Ancak bu ekonomistler faiz artırımının yapıldığı güne kadar fonlama faizinin zaten yüzde 7,75'den 14,75'e geldiğini hatırlatarak 'reçete zaten yazılmıştı' diyor.

FAİZ ARTINCA TİCARİ KREDİ FAİZLERİ DE 1 PUANA YAKIN ARTTI 

Aksine faiz artırımı sonrası kurun yüzde 10 düşerek 7,50 düzeyine gelmesi, 10 yıllık faizin yüzde 14,15'den yüzde 11.55'e inmesi, Türkiye kredi risk pirimi yani CDS'inin 560 puandan 370'e gerilemesi yılbaşından bu yana ödenen bedele ek bir şey ödemeden kredibilite sağlandığı şeklinde yorumlanıyor.

haberturk.com sitesinde yer alan analiz habere göre, Merkez Bankası faizi arttığında üç ana korku oluşuyor.

Bunlardan ilki politika faizi ile birlikte bireysel ve ticari kredilerin artacak olması. Bu ekonominin durması demek. Faiz artırıldıktan sonra ticari kredi faizleri 1 puana yakın arttı ve yüzde 20 düzeyine geldi. Mevduat faizi de yarım ile 1 puan arasında arttı ve yüzde 15 ve hemen üstüne yerleşti. Ancak daha fazla değil. Bu durum faiz artırımına kadar zaten bozuk olan ekonomik ortam nedeniyle faizin yükseldiği yerden daha fazla artmaması nedeniyle soru işaretleri olmakla beraber şimdilik büyük endişe kaynağı değil.

Ekonomist Hakan Özyıldız, 245 milyar dolar döviz borcu olan şirketlerin kurdaki düşüş ile rahat nefes aldığını ancak TL kredi kullanan vatandaş ile KOBİ ve büyük şirketlerin artan maliyet nedeniyle borçlarını geri ödemekte zorlanması sonucu hem reel sektör hem de finans sektörünün zor durumda kalabileceğini belirterek, "Türkiye şimdiye kadar böyle bir durum yaşamadı" diyor.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, ise yayımladığı raporda, Türkiye'nin döviz rezervlerini yeniden inşa ettiğini, bu hafta içinde yaptığı faiz artışının ise para politikası güvenilirliğini artırmaya yönelik bir adım olduğunu ancak bunun zaman alacağını belirtti.

DEVLET FAZLA BORÇLANMAK ZORUNDA KALIRSA...

İkinci önemli korku devletin ödeyeceği faizi artırması. Hazine'nin faiz artırımından önceki son borçlanması 10 Kasım'da oldu. Son ihalede devlet yüzde 14,70 faizle iki yıllık 4.7 milyar ve yüzde 13,71 faizle beş yıl vadeli 4,2 milyar lira borçlanmıştı. Bu tahvillerin faizi şu anda sırasıyla 13,88 ve 12,22 düzeyine gerilemiş durumda.

Devlet, mayıs ayındaki yüzde 8,25'lik politika faizi ile yüzde 8 ile 10 arasındaki faiz ile borçlanırken artık rakamlar maalesef yüzde 13-15 aralığına çıktı. Ancak faiz artırımı sonrası daha fazla artış olmaması sevindirici.

Buradaki korku da ekonomide beklenen kapanma nedeniyle devletin artmış faiz oranlarından borçlanmak zorunda kalması. Bu durum devletin cebinden daha fazla para çıkışına ve bütçenin daha da bozulmasına yol açabilir.

TİCARİ KREDİ FAİZİNİN ARTMASI ENFLASYON YARATIR MI?

Üçüncü korku ise enflasyon. Artan faizin ticari kredi faizinin maliyet enflasyonuna neden olacağı beklenebilir. Ancak şu anda en tartışmalı konu bu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da içinde olduğu bir grup artan faizin enflasyona yaratacağı kanısında diğer kesim ise kredi faizlerinin az artmış olmasının yanı sıra döviz kurundaki gerilemenin enflasyonu bırakın yükseltmeyi düşüreceğini düşünüyor.

BÜYÜME VE İSTİHDAM KAYBI ACI REÇETENİN BİR PARÇASI OLABİLİR

Ekonomistlerin büyük bölümünün korkusu Covid-19 kaynaklı ekonomide yaşanacak durgunluk. 

Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Erhan Aslanoğlu, acı reçete tanımlamasının altında kredi faizlerinin artacağı ve reel sektörün zorda kalacağına dair varsayımın olduğunu belirterek Merkez Bankası’nın yaptığı son faiz artırımıyla ilgili iki önemli noktaya işaret ediyor.

Bunlardan ilki onlama faizinin zaten yüzde 14,75'te olması nedeniyle yüzde 15’e çıkarılan politika faizinin uzun vadeli faizleri düşürdüğü gerçeği. İkincisi ise faiz artışı ile birlikte kredi faizlerinin başta biraz yukarı çıkacak olmasına rağmen sonrasında ise bono faizlerini takip edebileceği.

Aslanoğlu, bono faizlerinin öncü olmasına dikkat çekiyor. 4,75 puanlık faiz artışından değil ama Covid-19 nedeniyle Türkiye ekonomisinin gelecek bir iki çeyrekte daralma olasılığına dikkat çeken Aslanoğlu, büyüme ve istihdam kaybının acı reçetenin bir parçası olabileceğini belirtiyor. Aslanoğlu diğer yandan bütçe açığın artmasının da kamu zamları ve vergi olarak vatandaşa dönerek kötü sürprizler yapabileceğini ifade ediyor.

ŞİRKETLER OLUMLU BİLE ETKİLENEBİLİR

Politika faizindeki artışın, kur ve faizde düşüşe neden olarak ekonomiyi olumlu etkilediğine işaret eden Prof. Veysel Ulusoy, faizin nominal olarak yükselmesinin söylenenin aksine şirketleri olumlu bile etkileyebileceğini savunuyor.

Ulusoy'un dayanağı kredi faizinin yükselmesinin enflasyonu ve dolayısıyla şirketlerin sattığı ürünlerin fiyatını artıracak olması. Ulusoy, "Faizin ve enflasyonun yukarı taşınması eğer dengedeyse bundan korkmam. Bunlara etki eden nedenlere bakılmalı" diyor.

Ancak, Ulusoy önümüzdeki dönem Covid-19 ve ekonominin geldiği durum nedeniyle kamu zamları ve vergi artışları bekliyor. Acı reçetenin böyle içileceğini belirtiyor.

GERÇEK ACI REÇETE KDV VE VERGİ ARTIŞI OLUR

Prof. Burak Arzova da faiz artışını acı reçete olarak görmeyen ekonomi uzmanlarından. Merkez Bankası'nın faiz artırarak gelecek dönemki faizi ve CDS'i aşağı çektiğini vurgulayan Arzova, "Faiz artırılarak büyümeden feragat edildiği doğru ama bundan sonra faiz indirimine gidilebilir. Ancak makul kar verilmediği için Merkez, bir faiz artırımına daha gitmek zorunda kalabilir" diyor.

Arzova, "Eğer acı reçete buysa çok şükür atlattık. Gerçek acı reçete ise kamu harcamalarının azaltılması zorunluluğu ile ekonomide daralma, KDV ve vergi artışı ile olur" diye konuşuyor.

ALTIN NEDEN DÜŞÜYOR?

Son günlerde dövizdeki düşüş, TL mevduat faizindeki artış başta Merkez Bankası Başkanı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda bayrak değişimine bağlanarak açıklanırken altın fiyatının düşüşü konusunda kafalar karışık. Ancak, altın fiyatını Türkiye'deki talep hiçbir şekilde etkilemiyor. Uluslararası piyasalardaki ons fiyatı ile TL'nin dolar karşısındaki fiyatı gram altın fiyatını belirliyor.

Pandemiye karşı aşı haberleri ve ABD'de Joe Biden'in seçilmesinin uluslararası ticarette sert dili yumuşatacağı beklentisi ile uluslararası piyasalarda altının ons fiyatı 2 bin doların üstünden 1.870 dolara kadar indi. İçeride ise dolar, TL karşısında değer kaybedince altın fiyatı da 534 liradan 458 liraya kadar düştü. Merkez Bankası dahil bazı merkez bankalarının altın alımlarını kesmelerinin uluslararası piyasalarda altın fiyatının düşmesinde etkili olduğu ifade ediliyor.

Öne Çıkanlar