Boğaziçi Üniversitesi nasıl da rahatsız etti iktidarı

Şahsım, küçük muavini, partisi ve sözcüsü… iktidarın bütün elemanları öğrenci ve hocaların kayyım protestolarından fevkalade rahatsız. Sağlıklarına bile dokunmuş!

‘’İyi ve doğru muhalefet, iktidarı ciddi bir şekilde rahatsız eden muhalefettir’’ düsturu, Boğaziçi Üniversitesi örneğinde bir kez daha kanıtlandı.

Cumhurbaşkanı bir çok açıdan sorunlu bir kişiyi rektör olarak atayınca, Boğaziçi’nin öğrencileri, hocaları, diğer üniversitelerdeki demokratlar güçlü tepkiler gösterdi. Rektör olarak atanan kayyım, daha önce iktidar partisinden milletvekili adayı olmuş ve başarısız kalmıştı. Akademik hayatı intihal suçlamalarıyla gölgelenmişti.

Protestolar önce Erdoğan’ı rahatsız etti, bu nedenle de öğrencileri ve cüppeleriyle yeni kayyımı kınayan hocaları teröristlikle suçladı. Çok anlarmış gibi öğrencilerin protesto eylemlerini beğenmedi. Ardından küçük ortak Bahçeli,

"Boğaziçi Üniversitesi’ne yasal yollardan rektör atanmış ve konu kapanmıştır" dedi. MHP lideri bu açıklamasında olayın derinlemesine incelerken, korktuğu konuya da açıklık getirmiş, şiddet çağrısı yapmayı da ihmal etmemiş: "Bir süredir Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Rektör’le ilgili suni itiraz ve organize tepkiler gündemdedir. Kanuna uygun bir atamaya terör yöntemleriyle karşı çıkmak, bu vesileyle Boğaziçi Üniversite’sinden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek başı ezilmesi gereken bir komplodur."

İktidarın rahatsızlığının önemli bir boyutu da, Türklerin de, Kürt belediyelere atanan kayyımlardan duyduğu rahatsızlığın bir başka versiyonunu hissetmesi.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın açıklaması bana ilginç geldi. Dedi ki, ‘’Rektör atanması meselesinde Cumhurbaşkanının bir yetkisinin sorgulanması, bunun tartışmaya açılması noktasına getirilmesi, siyaset açısından da üniversite açısından da sağlıklı bir durum değil’’. Bu cümlede kilit sözcük, ‘’sağlıklı’’. Gerçi sağlık konusunda en son konuşması gereken hatta ağzını açmaması gereken kişilerden biri Kalın. Yurttaşlar kendi paralarıyla bile test yaptıramazken Saray personelinin günde bazen 2 kez test yaptırdığını ağzından kaçıran kendisi. Henüz ulaştığına ve kullanıldığına dair bir işaret olmayan, pahalı üstelik de etkisi kanıtlanmamış Çin aşısı konusundaki muğlak ortam sürerken, büyük bir ihtimalle Alman aşısı olanlardan biri de kendisi.

Kalkmış şimdi patronunun bir yetkisinin sorgulanmasının sağlıklı olmadığını iddia ediyor. Muhalefetin eylemlerinin sağlıklı olup olmadığını tayin etme yetkisi de sizde?

Biz ‘’Her şeyden kuşku duyun’’, ‘’Her şeyi sorgulayın’’ kültürüyle yetiştik. Demokratik hayatın vazgeçilmez bir misyonudur, kuşku duymak ve bu kuşkuyu ortadan kaldırmak, sorunları açıklığa kavuşturmak için sorgulamak.

Siz ise bildiğim kadarıyla ve şimdiye kadar yaptığınız açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla biat kültürüyle yetiştiniz. Sizi iktidar yapan kişi, kurum ve uygulamaların sorgulanmasını istemiyorsunuz. İstememekle kalmıyorsunuz, sorgulayanları tehdit ediyorsunuz, emrinizdeki mahkemelere veriyorsunuz, hapislere tıkıyorsunuz, bunlar yetmezse muhalifleri kaçırıyorsunuz, infaz ediyorsunuz.

Çünkü yurttaş soru sorarsa, sizin uygulamalarınızı sorgulamaya başlarsa, maskeniz düşecek, ne kadar bencil, acımasız, vasat ama kindar bir istibdat rejiminin sorumluları olduğunuz ortaya çıkacak. Ve bu durumu anlayan/öğrenen ne kadar çok yurttaş olursa, sizin iktidarınız da o kadar kısa sürecek.

Yurttaş, sizin ve rejiminizin sağlığı ile ilgilenmiyor. İlgilense de bir an önce sağlıkla hiçbir ilişkinizin kalmaması için çaba sarfediyor, inanan insanlar da dua ediyor.

Kalın meseleyi geniş tutmuş, haksız da değil. Sorgulamak hem siyaseten hem de üniversite açısından sağlıklı değilmiş. Cumhurbaşkanının, üniversite gibi teorik olarak nadir, önemli ve değerli bir kuruma, sanki o kurumun mensupları beceremezmiş gibi rektör atama yetkisine sahip olması mutlaka sorgulanacak bir uygulamadır. Eskiden, üniversiteler özerk iken, Rektörleri üniversite mensupları seçerdi. Üniversite o zamanlar ve bugüne kadar ne zarar gördü seçilmiş rektörlerden? Sizin siyaset dediğiniz iktidar, evet zarar görmüş olabilir, çünkü seçilmiş bu rektörler ille de her seferinde hatta büyük bir çoğunlukla size, yani iktidara biat etmedi. İktidarın istekleri doğrultusunda değil, üniversitenin çıkarları doğrultusunda görev yaptı.

Hem ‘’sağlıklı’’ ne demek? Kayyım rektör atamasına karşı çıkmak kimi hasta eder ki, sağlıktan söz ediyorsunuz? Protestolar karşısında aksırmaya öksürmeye başladınız değil mi? Başınız da mı ağrıyor? Nefes darlığı da mı çekmeye başladınız? Geçmiş olsun. Tüm bu sağlık sorunlarının müsebbibi bizzat sizin sözcüsü olduğunuz rejim. Bu nedenle şikayet etmeye bile hakkınız yok. O ‘Poker Face’inizle içine düştüğünüz sıkıntı ve çaresizliği göremiyoruz mu sanıyorsunuz? Sağlık meselesini gündeme getirerek elinizde 5 benzemez kağıt olduğunu da itiraf etmiş oldunuz.

Sizin bir Twitter mesajınız da burada: ‘’Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır.’’.

Çok parlak, çok cazip gibi görünüyor ama tamamen sahte, tamamen propaganda. Üç gün önce hakaret ettiğiniz AB’ye yalvarmak için Brüksel’de 3. sınıf memurlarla görüşmeye gidiyorsunuz koşa koşa… Moskova’yla flörtünüzde uçak düşürüp sefir vuruyorsunuz önce ardından göz kırpıyorsunuz. Kaşar Putin de yiyor bu manevralarınızı.

Sizin hikayeniz yok. Uydurduğunuz öyküler de kalıcı değil, inandırıcı değil. Masallarınız bile hoş ve cazip değil. Muhteviyat yalan dolan. Rüzgar nereden eserse o tarafa eğilen çıtkırıldım bir dal sizinki…

Boğaziçi de, Kürtler de, hakiki ve sıkı muhalefet de sizin siyasi ve ideolojik sağlığınızı bozacak daha çok işler yapacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi