Charlie katliamının Türkiyeli sanıkları

Fransız siyasi-mizah dergisi Charlie Hebdo, 5 yıl önce kanlı bir saldırıya uğramıştı. Ay başından bu yana katliamın 14 ikincil sanığı yargılanıyor. Aralarında iki Türkiyeli var.

Paris Özel Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Eylül gününden bu yana, 7-9 Ocak 2015 tarihinde meydana gelen Charlie Hebdo katliamın ikincil sanıklarını yargılıyor. Duruşmalar 49 gün sürecek. 

7 Ocak günü saat 11.30’da Charlie Hebdo’nun Paris’deki merkezine silahlı saldırı düzenleyen Kouachi kardeşler, cinayetin ardından arabalarına binip kaçarken ‘’Hazreti Muhammed’in intikamını aldık. Charlie Hebdo’yu öldürdük’’ diye bağırmışlardı. Zaten kanlı saldırının amacı da, daha önce ilan ettikleri üzere, Charlie Hebdo’nun tartışmalı Muhammed karikatürlerini yayınlamasıydı.  

Polis tarafından öldürülen katillere yardım ettikleri gerekçesiyle 14 kişi, sanık kürsüsünde kendilerini aklamaya çalışıyor. Sanıkların arasında bir tek Ali Rıza Polat adlı bir Türkiyeli duruşmalara tutuklu olarak katılıyor ve bu davanın 1 numaralı sanığı. Savcı, 271 sayfalık iddianamesinde Polat’ı, katillere silah sağlamakla, aralarındaki koordinasyonu yönetmekle ve katliamı planlamakla suçluyor.  

Charlie Hebdo’nun duruşma haberlerine göre, Türkiye doğumlu, 35 yaşındaki A.R.Polat, katliamın bir çok aktörü ile temas halinde. Charlie Hebdo’nun yazıişleri toplantısını basıp 11 yazar, çizer, dergi görevlisi ve bir polisi öldüren Kouachi kardeşler ile ertesi günkü Hyper Cacher cinayetlerini işleyen Coulibaly arasındaki kilit adam Polat. Telefon görüşme kayıtları bu trafiği saptıyor. Bir Kürt Alevisi olan Polat, daha sonra Sünniliği benimsemiş. Sabıka kaydı kabarık. Uyuşturucu kaçakçılığı, gasp gibi suçlar işlemiş. Polat’ın temas ettiği, davanın 2. Türkiyeli sanığı Metin Karasular, bir garaj işletmecisi. İşyerinde yüklü miktarda patlayıcı madde ve Polat’ın el yazısı ile yazılmış silah siparişleri ve bazı belgeler ele geçirilmiş. Polat ve Karasular’ın, Türkiye’deki herhangi bir örgüt ile ilişkileri konusunda somut ve ayrıntılı bir bilgi iddianamede ve duruşma haberlerinde yer almıyor.

Savcı, halen yargılanmakta olan 14 sanığın, yardım ve yataklığı olmasa bu katliamın gerçekleşemeyeceği görüşünde. Bu nedenle de zaten A.R.Polat hakkında ömür boyu hapis cezası talep ediyor.

Normalde, egemen Türk basını, bir TC yurttaşının ya da Türkiyeli herhangi bir kişinin yurt dışındaki önemli bir etkinliğini eskiden özel muhabirleriyle izler, aktarırdı. Ağca’nın Roma duruşmaları mesela… Ben bizim medyada Charlie Hebdo duruşmaları konusunda dişe dokunur, ciddi, ayrıntılı özellikle de Türkiyeli sanıklara ilişkin bir haber ya da değerlendirme göremedim. Üstelik başta Anadolu Ajansı olmak üzere bir çok Türk medya kuruluşunun Paris’te büroları, muhabirleri var.  

Yine normalde, T.C. Dışişleri Bakanlığı, yurtdışında güç duruma düşen Türkler konusunda ilgi ve yardımını esirgemez bunu da medyaya yansıtırdı.  Son olarak COVID’li olduğu öne sürülen bir yurttaşını özel uçak gönderip İsveç’ten aldırmıştı. Polat’la Karasuların Charlie Hebdo cinayetine karışmış olmaları Ankara’daki resmileri rahatsız etmişe benzer. Huzursuzluğun sessizliği. Ama Polat ve Karasuların, Türk resmi makamları ya da istibdat rejiminin siyasi partileri ya da dernek ve örgütleriyle bir ilişkisi varsa ve ortaya çıkarsa, sorumluluğu IŞİD tarafından resmen üstlenilmiş olan Charlie Hebdo katliamında, Ankara’nın hangi safta olduğunun teşhir riski mevcut.

Charlie Hebdo’nun Genel Yayın Yönetmeni Riss, ‘’Totaliter ve Soykırımcı bir Proje’’ başlıklı son yazısında iki noktaya değiniyor:

Birincisi: ‘’IŞİD’in katliamın sorumluluğunu üstlendiği video, duruşma salonunda gösterildi. Ekranda 15 dakika boyunca sakallı bağnazın biri, işaret parmağını yukarı kaldırıp Yaratıcı’yı gösterirken, katilleri övdü. (…) Videoda daha sonra 11 Ocak günü düzenlenen resmi anma töreni gösterildi. Devlet ve hükümet Başkanlarının katıldığı bu yürüyüşte, bir kişinin yüzü mozaiklenmişti. O, törene katılan tek kadın lider Angela Merkel’di.  Biz izleyicilerin şehvetini kabartmamak için Merkel’in görüntüsü flulaştırılmıştı.’’

Riss’in başyazısındaki ikinci nokta, meseleye daha derinden eğiliyor: ‘’Fanatik dinciler açısından Tanrı her şeyin özü, kökenidir, insanlara kıvamını, tutarlığını bir tek Tanrı verir. İşte burada totalitarizmin son aşamasına varıyoruz. Eğer bir insan, Führer-Tanrı tarafından beslenmiyor ve yönlendirilmiyorsa bir hiçtir. (…)  2020 yılında Fransa’da kim bu yolu benimser? Bu nedenle, her saldırıda bizim varlığımız sorgulanıyor. Bize bir tek seçenek bırakıyorlar: Ya namert ve korkak olacağız ya da cesur.’’

Charlie Hebdo bu ay 50 yaşına bastı. Bonne anniversaire!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi