Dekana 'kapuçino' diyen akademisyen Cenk Yiğiter'e beraat

Dekana 'kapuçino' diyen akademisyen Cenk Yiğiter'e beraat
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Muharrem Özen'in yönetiminde üniversitede çok fazla şiddet olayı yaşandığını belirten Yiğiter, mahkemede neden 'kapuçino' dediğini anlattı.

Mahkeme, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Muharrem Özen’e 'kapuçino Muharrem' diyen akademisyen Cenk Yiğiter hakkında beraat kararı verdi.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter, ihraç edilişinin yıl dönümünde Twitter hesabından Hukuk Fakültesi Dekanı Muharrem Özen hakkında ‘kapuçino’ ifadesini kullanarak, ‘seceren bende’ paylaşımını yaptı. Bu paylaşımlardan rahatsız olan Özen, Yiğiter hakkında suç duyurusunda bulundu. Mahkeme, Özen’e ‘kapuçino’ denilmesinde bir suç unsuru görmezken ‘seceren bende’ ifadeleri için 'sair tehdit' suçundan Yiğiter’e para cezası verdi.

NEDEN KAPUÇİNO DEDİĞİNİ ANLATTI

Duvar’ın haberine göre Yiğiter, mahkemede verdiği ifadede Özen’e neden ‘kapuçino’ dediğini şu sözlerle anlattı: "Kapuçino Muharrem şeklinde atmış olduğum tweet katılan Muharrem Özen'e yöneliktir. 'Kapuçino' kendisine Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde öğrenciler tarafından takılan bir lakaptır. Dolayısıyla bu tweet'imin hakaret unsurlarını taşımadığını düşünüyorum. Ayrıca attığım tweetler incelenecek olursa 'Kapuçino Muharrem' şeklinde yapmış olduğum paylaşım benim veya bir başkasının tweet'ine yönelik cevap veya ek niteliğinde."

‘İHRAÇ SÜRECİNDEKİ KIRGINLIĞINA İLİŞKİN PAYLAŞIMLAR…’

Yiğiter’in avukatları ise müvekkil paylaşımlarının eleştiri mahiyetinde olduğunu söyledi. Avukat İlke Işık, savunmasında şunları belirtti: "Tarafların hepsi hukukçudur, müvekkilim sanık Ankara Üniversitesi Genel Kamu Hukuku dalında öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Kendisi haksız olarak akademisyenlikten çıkarıldığı için hocalarına kırgınlığını dile getirmek amacıyla söz konusu bu tweetleri atmıştır. Öte yandan atılan tweetlerden hakaret ve tehdit suçunun unsurları oluşmamıştır, bu tweetleri eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği çok açıktır. Müvekkilim ihraç sürecindeki kırgınlığına ilişkin bu tweeti atmıştır."

Yiğiter’in avukatlarından Erkan Sabri Ünüvar da ifade özgürlüğüne dikkat çekerek şunları söyledi: "Meslektaşlarımın beyanlarına katılıyorum, söz konusu tweetlerde suç unsuru yoktur, tehdit ve hakaret kastı bulunmamaktadır, bir akademisyenin bir başka akademisyenin geçmişi ve pratiğiyle ilgili eleştirilerini sunması tehdit ve hakaret suçunu oluşturamaz. Dün açıklanan insan hakları eylem planında da ifade özgürlüğü vurgulanmıştır."

İddia makamı ise savunmaların ardından verdiği mütalaada ‘kapuçino’ tabirinin suç oluşturmaması nedeniyle Yiğiter’in beraatını, diğer ifadeler yönünden ise cezalandırılmasını talep etti.

Mütalaaya karşı avukatlar savunmalarında AİHM kararlarına işaret etti. AİHM’in, ‘Dickinson vs. Türkiye’ kararını örnek gösteren avukatlar, hicve dayalı eleştiriye daha hoşgörülü davranılması gerektiğini belirtti.

KARAR: ‘KAPUÇİNO MUHARREM’ HAKARET DEĞİL

Ankara 70. Asliye Ceza Mahkemesi ise Yiğiter’in, Özen’in geçmişinden bahsettiği ‘Tüm seceren bende’ ifadeleri nedeniyle ''sair tehdit'' suçundan 100 gün adli para cezası verdi. Mahkeme, gerekçeli kararında 'kapuçino' ifadesinin ise suç olmadığını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: "‘Kapuçino Muharrem!’ şeklinde paylaşımda bulunmasından oluşan somut olayda sanığın katılana yönelik gerçekleştirmiş olduğu paylaşımında geçen ‘kapuçino’ kelimesinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyuta ulaşmaması nedeniyle hakaret kapsamında olmaması…"

Yiğiter’in avukatları mahkeme kararının ardından Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozma talebinde bulundu. Avukatlar, sair tehdit suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığını, ifade özgürlüğüne ölçüsüz bir şekilde müdahalede bulunulduğunu belirtti. Ayrıca Yiğiter, Anayasa Mahkemesi’ne de başvurarak ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini söyledi.

‘MUHARREM ÖZEN GEÇMİŞİNİN ORTAYA DÖKÜLMESİNDEN NEDEN RAHATSIZ?’

Davaya ilişkin konuşan Yiğiter ise yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Avukatımın Senem Doğanoğlu'nun savunmalarında da de belirttiği üzere, Yargıtay bir eylemin tehdit olarak değerlendirilebilmesi için eylemin kişinin iç huzurunu bozması, kişiyi endişeye düşürmesi gerektiğini söylüyor. Bu arada Muharrem Özen de ceza hukuku profesörü. Bunu biliyor olsa gerek. Benim, ‘seceren bende, dökeceğim ortaya’ şeklindeki ve her nedense kendi üzerine alındığı ifademin bir ceza hukuk profesörü tarafından tehdit olarak görülmesini nasıl anlayacağız? Muharrem Özen geçmişinin ortaya dökülmesinden dolayı bir endişeye sahip değilse böyle bir şikâyetin ve kararın anlamı nedir? Muharrem Özen 2015 sonrası dönemde Ankara Hukuk dekanı oldu ve hâlâ da dekandır. OHAL'den önce bir Barış Bildirisi imzacısı hocamız İnci Solak Akman'ın hukuka aykırı olduğu mahkeme kararıyla saptanmış bir şekilde görevine son verilmesinin faillerindendir. O dönemde ortaya koyduğum gibi kendisi dekanken bir özel hukuk bürosunun web sitesinde danışman olarak tanıtılmıştır. Bu durum haber de olmuştur. Keza OHAL sürecinde Ankara Üniversitesi'ndeki büyük tasfiyesinin aktörlerinden biridir, Erkan İbiş'in sağ koludur. Daha sonra mahkeme tarafından iptal edilecek olan, Ankara Üniversitesi'ne KHK'lıların lisans öğrencisi olarak kaydedilemeyeceği şeklindeki açıkça Anayasa'ya aykırı hukuk skandalı yönetmelik değişikliğinin altında imzası olanlardan biridir."

‘DEKANLIĞI SIRASINDA ANKARA ÜNİVERSİTESİ’NDE PEK ÇOK ŞİDDET OLAYI YAŞANDI’

"Kendisinin dekanlığı sırasında Ankara Hukuk'un çatısından aşağıya devasa Ülkü Ocakları pankartı sallandırılmıştır. Kendisinin dekanlığı sırasında Ankara Hukuk'ta bu Ülkü Ocakları mensuplarının pek çok şiddet eylemi olmuştur. Ankara Hukuk'un önünden SBF'ye doğru elinde silahla poz veren hukuk öğrencisine caydırıcı bir ceza verilmemiş, keza bu öğrenci sonrasında SBF'ye asistan olmuştur. İşte benim bunları yeri geldikçe hatırlatacak olmamı söylemem tehdit olarak addedilmiştir."

‘KHK’LI BİR AKADEMİSYEN OLARAK SONUÇTAN ŞAŞIRMADIM’

"Basından gördüğümüz üzere kendisi istediği zaman Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'nı ziyaret edebilen makbul dekan iken, ben KHK'lı bir akademisyen olarak böylesi bir sonuca elbette şaşırmadım. Öte yandan kendisiyle birlikte bir Anayasa Mahkemesi veya AİHM kararı içinde yer almaktan mutluluk duyacağım."

Öne Çıkanlar