İbrahim Ekinci

İbrahim Ekinci

Deneme yanılma kriz yönetiminin faturası ağırlaşıyor

Kimse ne yapmak istediklerini tam çözemiyor. Kararlar, uygulamalar çelişiyor. Apar topar karar alıyor, iki adım ötesi hesap edilmediği için mürekkebi kurumadan geri alınıyor/değiştiriliyor.

Sanki ekonomi, yüzlerce akımın birbirini etkileyerek çalıştığı karmaşık bir sistem değil. Ekonomi yönetmek "çok basit" aslında. Şirketlere (özellikle inşaatçılara) ucuz kredi veriyorsun, yatırım yapıyorlar, büyüyorsun. Geriye bu rakamın bilmem neyin rekoru olduğunu ilan edip övünmek kalıyor. Bu mudur yani?

Krize doğru müdahale edilmediği için faturası artıyor. Yoksullaşma, işsizlik artıyor. Abone müteahhitlerin, dolar milyarderlerinin, milyonerlerinin keyfi yerinde olabilir ama bu ülkede 11 milyon insanın işi yok!

Size birkaç örnek vereceğim. Sabırla okuyun. Bakın bakalım dolar niye yükseliyor? Bakın bakalım, bu şartlar altında ekonomiye nasıl güven oluşacak? 

Enflasyon yüzde 12’lerdeyken TL mevduat faizleri yüzde 6’ya vuruyor. Emirle faiz indirtmenin sonucu, milyonlarca küçük tasarruf sahibinin varlığı eriyor! Merkez Bankası (MB) faiz artıramıyor. TL ucuzluyor! Ayşe Teyze’ye soralım. TL ucuzsa bu dövize yaramaz mı? Yarıyor haliyle. Kur çıkmaya başlıyor. Dönüp bu sefer kasa boşaltarak 100 milyar dolar satıp kuru tutmaya çalışıyorlar. Sonuç? Sonuç yok! 

Dolar satarak kuru tutma stratejisi cephane bitince, işlemiyor. TL’yi cazip kılmak kaçınılmaz. Faizleri artırmak lazım. Ama politika faizine dokunmaya korkuyorlar. İzin yok! Bu sefer onu aynı oranda tutup ama işlevsizleştirip, başka kanallardan fonlama faizlerini 3 – 4 puan yukarı itiyorlar. Yetmiyor, piyasaya verdiklerini parayı kısarak, yani TL’yi azaltarak değer artışını desteklemeye çalışıyorlar. Yine sonuç yok. Çünkü TL faizleri hala enflasyonun altında. Hala TL tasarruflar eritiliyor. Kur artışı, enflasyonun üzerinde getiri sağlarken, enflasyonun altında getirisi olan TL’ye kim yatırım yapar? Böyle bir güvensizlik ortamında tasarrufçu altına, dövize sığınıyor.

Dahası, kendiyle çelişiyor. Vatandaşa TL tavsiye ediyor, kendisi döviz ve altın borçlanması yaparak dolarizasyonu teşvik ediyor.  Uğur Gürses hatırlattı. Hazine’nin dış borç ödemelerinde bir ilkesi vardı: Ana para kadar borçlan, faizini cepten öde, yurtiçine döviz tahvili satma! Şimdi bakıyoruz, Hazine son 2 yılda altın ve döviz borçlanmasını patlatmış. 2019’da net 6.2 milyar dolar, 2020’nin ilk 7 ayında 10.8 milyar dolar, toplamda 17 milyar dolar ilave borçlanma yapmış. 

Ekonomiyi canlandırma denildiğinde tek bildikleri yola kredi artışı. Salgın paketleriyle 600 milyar liraya yakın kredi kullandırdılar şirketlere, hanelere… Ev al, araba al! Sorun zaten inşaata abanmak değil miydi?

O kadar çelişkili, o kadar yüzeysel, o kadar hızlı değişen kararlar aldılar ki güvensizlik gittikçe derinleşti. Bazı örnekler verelim. Nasıl deneme yanılmayla gidildiğini görebiliriz:

 

İthalatta yap boz

İthalata döviz bulmakta sıkıntı çıkınca, "milli sanayiyi destekliyoruz" söylemi ile ‘kırmızı hat’ uygulaması başlattılar. Amaç ithalatın hızını kesmek. Kırmızı hat demek her ithalat derin kontrolden geçecek demek. Bu da uzun beklemeler, bozulmalar, gecikmeler demek. 

En başta ihracatçı, yatırımcı isyan etti. Çünkü Türkiye yabancı girdi bağımlısı. İhracat yapmak için önce ithalat yapmak gerekiyor. Yatırım maliyetlerinin yarısı ithal makine vs. Bir gün sonra kaldırdılar. Bir gün sonra! Yetkili sertifika sahibi 497 firma için tekrar yeşil hat açıldı. 

Sonra ithalatı kısmak için akıllarına geldi gümrük vergilerini artırmaya başladılar. 21 Nisan’da 2429 ve 2430 sayılı kararlarla 3000 binden fazla ürüne ek gümrük gergisi getirildi. 11 Mayıs’ta 2514 sayılı kararla 500 civarında ürüne, 20 Mayıs’ta 2565 sayılı kararlar yine 1000 civarında ürün için gümrük vergileri artırıldı.

 

Aktif rasyosu kaç kez değişti?

Hükümet bankalara baskı yapıyor, "Kredi verin!" Kamu bankaları hükümetin isteğine göre, istediği faiz oranı ve vadelerde kredi paketleri açıyor. Zarar derdi yok. Hükümet sonradan yerine koyacak. Özel bankaların arkasında hükümet yok. Haliyle kredileri artırmakta istekli olmadılar. Bankaları krediye zorlamak için Aktif Rasyosu diye bir gösterge icat edildi. Kredilerin, menkul kıymetlerin, Merkez Bankası’na verdiği swapların, TL ve yabancı para mevduata bölündüğünde yüzde 100 çıkacak. Kabaca diyelim 100 birim mevduata karşılık 100 birimlik kredin vs. olacak.

30 Mayıs’ta bankalara uyum süresi tanınmadığı anlaşıldı. Mevduatı 25 milyar TL’nin altında olanlara 31 Aralık’a kadar süre verildi. Bazı krediler için çarpan katsayısı değiştirildi. 3 ayda kısa vadeli olanlar hesaplama dışına çıkarıldı. 10 Ağustos’ta, son değişikliğin üzerinden bir ay geçmeden yeni değişiklik geldi. Mevduat bankaları için rasyo değeri yüzde 100’den yüzde 95’e indirildi. 18 Ağustos’ta, sadece 8 gün sonra yine düzeltme yapıldı. Hesaplama, yabancı paraların TL’ye çevriminde ‘bir önceki takvim ayında gerçekleşen ortalamanın esas alınması’ şeklinde revize edildi.

 

Zorunlu karşılıklar

Zorunlu karşılıklar da birçok kez değişti. Merkez Bankası’nın ardından kamu bankalarının rezervleri derken tüm mühimmatı eriten Ankara, swap kanalıyla ellerinden dövizlerinin bir kısmını zaten aldığı bankalara, yabancı para zorunlu karşılıkları artırarak yeni yükümlülük getirdi. 27 Mayıs 2019’da döviz mevduatına uygulanan zorunlu karşılık oranlarını 200 baz puan artırdılar.

19 Ağustos 2019’da zorunlu karşılıklara ödenen faizi, kredi büyümesi referans değerler arasında gerçekleşen bankalar için yüzde 15, diğer bankalar için yüzde 5 olarak uygulaması başladılar.

9 Aralık 2019’da Kredi büyümesi hesabını değiştirerek, TL nakdi kredilerin reel değişiminin ve son 3 ay ortalamasının dikkate alınacağını duyurdular.

28 Aralık 2019’da yabancı para mevduat zorunlu karşılık oranlarını tüm vadelerde 200 baz puan artırdılar. Kredi büyüme koşullarını sağlayan bankalar için 200 baz puan daha düşük uygulanmasına karar verdiler.

18 Ocak 2020’de TL zorunlu karşılıkların standart altın cinsinden tesis edilebilmesi ile ilgili oranları değiştirdiler.

7 Mart 2020’de Reel kredi büyüme oranı hesabı yeniden değiştirildi. 

17 Mart 2020’de Reel kredi büyüme koşullarını sağlayan bankalar için yabancı para zorunlu karşılık oranları 500 baz puan indirildi.

20 Haziran 2020’de değişiklik yapıldı ve kredi büyüme oranı yüzde 15’in üzerinde olan bankaların zorunlu karşılık teşviklerinden faydalanabilmeleri için reel kredi büyüme oranının yüzde 15’ten küçük olma koşulu ertelendi.

18 Temmuz 2020’de bu defa, tüm bankalar için tüm yükümlülük türlerinde ve vade dilimlerinde 300 baz puan artırılmasına karar verdiler. 

20 Ağustos’ta kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankalarda kıymetli maden depo hesapları için 700 baz puan, döviz yükümlülükleri için ise 200 baz puan artırılmasına karar verdiler. TL zorunlu karşılıkları da 200 baz puan artırıldı.

 

Yurtdışı TL piyasası

Yurtdışı TL piyasasını bir kapatıp bir açtılar. 12 Nisan 2020’de "TL’ye saldırı var, Londra’dan operasyon çekiyorlar" gerekçesiyle bankalara, yurtdışı TL işlemlerinde yasal öz kaynaklarının yüzde 1’i sınırını getirdiler. 

5 Mayıs’ta yüzde 1’i, yüzde 0,5’e çektiler. Yabancı bankalar TL yükümlülüklerini yerine getirmedi. Bu defa 7 Mayıs’ta Türkiye’deki bankalara, BNP Paribas SA, Citibank NA, UBS AG ile işlem yasağı getirdiler. Yurtdışı TL piyasası tamamen kapandı.

Fakat işin garibi, işlem yasağı getirilen bu bankalar, aynı zamanda Hazine’nin dışarıdan borçlanmasına aracılık eden bankalardı. Burada sıkıntı çıkınca bu defa yeniden kapı açma yoluna gittiler. 20 Mayıs 2020’de Euroclear Bank ve Clearstream Banking’e muafiyet getirdiler.

6 Ağustos’ta BDDK swap ile ilgili yeni adım atarak, yurt dışında yerleşik bankalara belirli işlemlerle sınırlı olmak üzere TL’ye erişim sınırlamaların kaldırdı. 

 

Döviz çekiminde komisyon geldi, gitti

4 Ağustos’ta Merkez Bankası nakit döviz çekimine komisyon getirdi. Bankalar fiziki döviz taleplerinde komisyon kesmeye başladı. Her banka farklı oranlarda komisyon amaya başladı.

Sonra tepkiler geldi. Tüketici itirazları oldu. 24 Ağustos’ta uygulama kaldırıldı.

 

BSMV vergisinde ne oldu?

 14 Mayıs 2019 itibariyle Banka Sigorta ve Muamele Vergisi (BSMV) binde 1’di. Aralık 2019'dan itibaren binde 2 olarak uygulanmaya başlandı. 23 Mayıs 2020’de döviz ve altın işlemlerinden alınan BSMV oranı binde 2'den beş kat artırılarak yüzde 1'e yükseltildi. Vatandaşlar tarafından satın alınan her 100 doların 1 doları, her 100 gram altının da 1 gramı devletin kasasına aktarılacak. 

Sonra ek karar geldi. Bankaların ihraç ettiği bir yıldan kısa vadeli finansman bonolarından elde edilen kazançlara uygulanan stopaj oranını da yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkarıldı.

Aklıma gelenler bunlar. Tablo ne telkin ediyor?

Yanlış anlaşılmasın. Standart kapitalist uygulamada bu tür enstrümanların kullanımı aykırı değil. Ama bu bir sistem. Derin bir kavrayış, az çok dahice bir tasarım istiyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Ekinci Arşivi