Fakirleştiren büyüme, iyileştirmeyen ‘reform’

Kimsenin AKP-MHP iktidarından hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı beklediğini sanmıyorum ama mevcut tablo ‘kanun devleti'nin de çok çok gerisindedir.

2020 büyüme rakamları TÜİK tarafından açıklandı Buna göre Türkiye ekonomisi 2020 yılında 100'de 1,8 oranında büyümüş

TÜİK’in tıpkı enflasyon ve işsizlik verileri gibi büyüme verileri de yaygın olarak sorgulanıyor, inandırıcı bulunmuyor. Ben de 2020 ‘büyüme’ verilerini inandırıcı bulmayanlardanım.

Zira;

- istihdamın 1,1 milyon kişi daraldığı

- çalışılan saatin azaldığı

- Sermaye stoğunun azaldığı

- Sanayi ve ticarethanelerde tüketilen elektriğin yüzde 2,4 azaldığı

- ihracatın %15 azaldığı, ithalatın %7 arttığı bir ekonomide (EPDK)* nasıl bir büyüme gerçekleştiği hakikaten şüphelidir.

Kesimler bazında ilan edilen büyüme verilerine bakıldığında ‘finans ve sigorta’ kesiminin %21,4’lük olağandışı bir büyüme kaydettiğini görüyoruz. Anlaşılan AKP iktidarı pandemi döneminde sosyal yardım ve hibe olarak dağıtılması gereken fonları banka kredisi olarak dağıttı. Böylece bankalara altın yılını yaşattı, ‘finansal hizmetler’ de ki büyüme, bilgi ve iletişimdeki %13,7’lik büyüme ile toplamda suni ve sanal bir büyümeye yol açtı.

Bankaların karı tüm dönemlerin en yükseğine çıkarak rekor kırdı. Bankalar 2020'de cenneti yaşadı. Tüm toplumu borçlandırarak kara geçtiler ama böyle bir ‘büyümenin’ kime ne faydası oldu?

Piyasalarda böylesi aşırı kredi pompalaması finansal şişmanlamaya, hatta obeziteye yol açmanın yanı sıra TL’nin değerini de eritti.

Enflasyon -TÜİK’e göre- %15'i aştı. Kişi başına GSYH 613 dolar azaldı.

Demek ki bu yoksullaştıran, işsizleştiren, borçlandıran bir büyüme oldu. İş gücünün milli gelirden aldığı pay azaldı ama sanayide daha az işçiyle sömürüyü yoğunlaştırarak yine de %2 büyüme sağlandı.

AKP Türkiye'sinde bütün kavramların içinin boşaldığına hatta tam tersine çevrildiğine tanık oluyoruz. 2013'te kişi başı GSYH 12.852 dolar idi. Bu sene 8599 dolar oldu. 7 yıldır da sürekli geriliyor. Bu gidişle AKP sloganı değiştirip’ Hedef 2013’ yapabilir.

Kasımdan bu yana ilan edileceği açıklanan ‘yargı reformu’ da benzer bir tablo sundu. Reform ‘iyileştirme’ demektir. Oysa Erdoğan'ın 2 Mart'ta ilan ettiği ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın içinde’ iyileştirme’ denebilecek somut hiçbir madde yoktu tersine daha baştan ‘çiçek- diken’ ayrımı yaparak yurttaşların hukuk önünde eşit sayılmayacağını açıkça ilan etti. Ki zaten mevcut yargı krizinin kökünde yatan en temel nedenlerden birisi, siyasal muhaliflere yasalar hatta anayasa açıkça çiğnenerek muamele edilmesi. AYM kararlarının uygulanmaması.

Bu çerçevede İnsan Hakları Eylem Planı’nda ‘yıldızlara gidişin yol haritasını’ keşfeden TBB Başkanı Metin Feyzioğlu son derece haklıdır! Süslü sözler, ifade, basın özgürlüğü vaatleri hep genel sözlerde yer almış ama somut ‘eylem planlarında’ hak ve özgürlükleri genişletici, yargı bağımsızlığına bir nebze olsun hizmet eden hiçbir vaat yer almamıştır. Hukuk fakültesinin beş yıla çıkarılmasını ya da icra edilmiş malların internet üzerinden satılmasının neresi reformdur? Bu ‘eylem planı’ bizi insan haklarına değil Alice masallar diyarına götürür. Kaldı ki bu haliyle bile ‘uygulama süresi 2 yıl’ denilerek upuzun bir sürece yayılmıştır. Adalet Bakanlığı’nın 2 yıl önce 2013'te ilan ettiği bir önceki ‘yargı reformu’nun büyük oranda uygulanmaması 2021’deki İnsan Hakları Eylem Planı’nın da ‘kaderinin’ ne olacağını az çok göstermektedir.

Kimsenin AKP-MHP iktidarından hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı beklediğini sanmıyorum ama mevcut tablo ‘kanun devleti'nin de çok çok gerisindedir. İktidar bir yanda halkın yasalara, Anayasa’ya harfiyen uymasını istemekte ama diğer yandan ise kendisini hiçbir yasayla hatta Anayasa’yla da bağlı saymamaktadır. 2016’da ilan edilen OHAL fiilen devam etmektedir.

‘Yargı reformu’ açıklamasının yapılacağı aynı gün içerisinde hem AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan'ın hem de iktidarın fiili ortağı MHP lideri Bahçeli'nin ‘HDP'nin kapatılması’ yönündeki söylemleri ortadaki garabeti yeterince sergilemektedir.

Toparlarsak ekonomide ‘büyüme rakamlarının’ perdeleyemediği krize siyasette ‘reform’ söyleminin çuvalına sığmayan büyük sıkışma eşlik etmektedir. Bütün kavramlar kendi karşıtına dönüşürken ülke yeni bir siyasetin özlemini çekmektedir.


*Aktaran İbrahim Kahveci, Karar, 02. 03. 2021

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi