'Soylu, sözünü geri alıp özür dilemeli'

'Soylu, sözünü geri alıp özür dilemeli'
İnsan hakları savunucusu Öztürk Türkdoğan, İçişleri Bakanı Soylu'nun sanatçı Kadir İnanır'a yönelik 'Kadir efendi' sözünü geri alması gerektiğini söyledi.

ARTI GERÇEK- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sinema sanatçısı Kadir İnanır'a yönelik "Kadir efendi" sözlerini değerlendiren insan hakları savunucusu Öztürk Türkdoğan, Soylu'nun özür dilemesi ve sözünü geri alması gerektiğini kaydetti. 

HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Devran" isimli öykü kitabının okuma tiyatrosu olarak sahneye uyarlanması sonrasında iktidar cephesinden şiddetli tepkiler gelmişti.

Okuma tiyatrosunu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile sanatçı Kadir İnanır'ın yanı sıra çok sayıda aydın, akademisyen, sanatçı ve gazeteci izlemişti. Söz konusu buluşma Soylu başta olmak üzere iktidar partisi mensupları tarafından hedef alınmıştı.

ARTI TV'de yayınlanan Söz Sırası programına katılan insan hakları savunucusu Öztürk Türkdoğan da bu tiyatroyu hedef alanları değerlendirdi.

Türkdoğan'ın konuşması şöyle:  

"Sanatçı Kadir İnanır'a yönelik İçişleri Bakanlığının sarfettiği nefret söylemi üzerine konuşarak başlamak istiyorum. İstanbul'da Kenter tiyatrosunda sanatçılar Jülide Kural, Ömer Şahin tarafından Selahattin Demirtaş'ın Devran isimli kitabının okumak tiyatrosu gerçekleşmişti.

Bu tiyatroya katılan kişilerden birisi de sanatçı Kadir İnanır'dı. Ertesi gün de İçişleri Bakanı Kadir İnanır'ı hedef alarak bir nefret söyleminde bulundu. Bizim için bu şaşırtıcı olmadı. Ama şunu vurgulamak istiyoruz ki İçişleri Bakanı'nın böyle bir söylem kullanmaya kesinlikle hakkı yok. Buna göre sözünü geri alması ve özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum. Herkesin özel hayatına saygı ve özellikle İçişleri Bakanlığı'nın buna saygı duyması gerekir. Nefret söylemi yasaktır ve suçtur. Aşağılayıcı kelimeler sarf ederek Türkiye'ye mal olmuş Türkiye'nin tarafından sevilen sayılan bir sanatçıyı hedef göstererek iktidar kendi güvenlikçi politikalarını devam ettireceğini zannetmemelidir. Bundan geri adım atmalıdır.

Kadir İnanır bir barış savunucusudur, barış savunucusu olarak bu tutumunu sürdürmektedir. bizim gibi insan hakları savunucuları da onun yanında yer almaya devam edecktir.

Buradan aslında şuna gelmek istiyorum. Özellikle 2019 ve birlikte iktidar yargı alanında sorunları nihayet gördü ve yargı reformu açıkladı. Strateji belgesi açıkladı. Bunun üzerine de yargı paketlerini meclise göndermeye başladı. Birinci yargı paketi geçti. Beklentilerin çok altında olsa da. Ufak tefek değişiklikler gerçekleşti. İkinci yargı paketi tartışmaları yürüyor. Hem bakanlıkta yaptığımız toplantılarda, hem de kamuoyu önünde açıkça ifade ediyoruz; Türkiye bu güvenlikçi anlayıştan kurtulmalı ki bir yargı reformu gerçekleştirilebilsin.

Çünkü adliyelere baktığımızda, adeta bir İçişleri Bakanlığı vesayeti görüyoruz. Dolaysıyla bu vesayeti andıran görüntülerin ortadan kaldırılması gerekir. Bir yandan güvenlikçi Politikalarla insan hakları ortamını daraltan, çok yoğun nefret söylemi kullanan, yargının parasız ve bağımsız çalışmasını engelleyen bir idari pratik var. İçişleri Bakanlığı pratiği var. Bir yandan yargı reformu yapmak isteyen Adalaet Bakanlığı var. Bunun çeliştiğini vurgulamak gerekiyor. Özellikle vurgulamak gerekiyor.

Tam da burada hakim ve savcıların yargının tarafsızlığına bağlı kalması ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun faaliyet yürütmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

Yargıyla baskı kurma politikası öyle bir noktaya ulaştı ki, bakın Sözcü Gazetesi yazarları ile ilgili dava, gerçekten bize göre trajikomik. çünkü, ceza yasasının, dolaylı örgüt üyeliği veya örgüte yardım adlandırılan maddelerinin ne kadar kötü kullanıldığını bir örneği. Gazeteciler Emin Çölaşan ve Necati Doğru Fethullah Gülen örgütüne yardım etmekten dolayı, diğer 5 gazeteciyle birlikte toplam 7 gazeteci cezalandırıldı.

Türkiye'de buna kimseyi inandıramazsınız. Böyle bir yargı prtaiği olamaz. Özgür Gündem ana davasında savcı, esas hakkındaki mütalaasında eş genel başkanımız Eren Keskin ve diğer gazeteci arkadaşlarımız ile ilgili ceza istedi. Dolayısıyla gazeteciler cezalandırılmaya devam ediyor.

İnsan Hakları savunucuları üzerindeki yargı baskısı hızından hiçbir şey kaybetmiyor. Malatya şube başkanı arkadaşımız Gönül Öztürkoğlu'na ceza verildi. Kars şube başkanı arkadaşımıza ceza verildi. Bitlis eski temsilcimiz Hasan Ceylan cezalandırıldı ve şu anda Rize Kalkandere Cezaevi'nde evinden çok uzakta bahsettik koşullarını sürdürüyor. Dersim eski yöneticimiz Özgür Ateş arkadaşımız Elazığ hapishanesinde mapusluk koşullarında Yaşamaya çalışıyor. Raci Bilici arkadaşımıza ceza istemişti ve o kadar çok sayıda soruşturma ve davavar.

Türkiye'de Aydınlar yazarlar sanatçılar gazeteciler insan hakları savunucuları aktivistler barışı savunmayan ifade özgürlüğünü savunmaya hak ve özgürlükleri savunmaya devam ettikçe onlar üzerinde bir yargı baskısı oluşturulmak isteniyor. Yargı araçsallaştırılması durumda. Adalet Bakanlığının yargı reformunu gerçekleştirirken, öncelikle bu hususu ele alması gerektiğini düşünüyorum.

Yargının araçsallaştırılması durumuna derhal son verilmeli. Düşünce belirten, aktivist faaliyetlere katılan ve bu çalışmaları gerçekleştiren, insan hakları savunucuları, Gazeteciler ve Yazarlar üzerindeki baskının sona ermesini diliyoruz. Bu düşüncelerimizi özellikle yeni insan hakları eylem planı hazırlayan Adalet Bakanlığına iletiyoruz. İletmeye de devam edeceğiz."

Öne Çıkanlar