İHD: Yargı mekanizması cezasızlık politikasında ısrar etmektedir

İHD: Yargı mekanizması cezasızlık politikasında ısrar etmektedir
Şemdinli’de Umut Kitabevi'nin bombalanmasında sanıklar için beraat kararı verilmesi ve Cizre JİTEM davasında sanıklar için verilen beraat kararının onanmasına tepkiler sürüyor.

ARTI GERÇEK- Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde Umut Kitabevi'ne 2006 yılında yapılan bombalı saldırı sonrası suçüstü yakalanan sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş, yeniden yargılandıkları davada beraat kararı çıktı. 

Sadece bu davada değil, JİTEM davalarında da benzer kararlar gelmeye başladı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz’ün de yargılandığı 8 sanıklı JİTEM Cizre davasında beraat kararlarına yapılan itirazları reddederek beraat kararını onaması ile dava resmen kapanmış oldu.  

İHD: CEZASIZLIK POLİTİKASI UYGULANIYOR

Verilen kararlara ilişkin yazılı açıklama yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, bunun cezasızlık politikası olduğunu belirti. Cezasızlık politikasının özellikle kolluk görevlilerinin yargılandığı davalarda süreklileştiğinin belirtildiği açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

"Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 21 Kürt yurttaşın kaçırılarak infaz edilmesine ilişkin açılan JİTEM davasında, dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz’ün de aralarında bulunduğu sekiz sanığa verilen beraat kararını onamıştır. Yine 2005 tarihinde Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Umut Kitabevinin bombalanmasın ilişkin olayda suçüstü yakalan, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt tarafından "İyi Çocuklar" olarak tanınan sanıklar hakkında beraat kararı verilmiştir.

'GEÇMİŞLE YÜZLEŞİLMELİ'

Ülke tarihinin her döneminde siyasi iktidarların ve devletin vesayeti altında olan yargı mekanizması maalesef cezasızlık politikasında ısrar etmektedir. Özellikle kolluk görevlilerinin devlet politikası çerçevesinde, bölgede karışmış oldukları suçlara ilişkin yapılan yargılamalarda, ne yazık ki cezasızlık politikası bir gelenek haline gelmiş; devleti ve suça bulaşmış kamu görevlilerini aklama mercii haline gelmiştir. Geçmişle yüzleşmek, maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi, faillerin cezalandırılması ve adaletin tesisi için cezasızlık politikasından vazgeçilmeli, evrensel hukuk normları çerçevesinde hareket edilmeli, karanlık ve katliam dolu geçmişle yüzleşilmelidir!"

NE OLMUŞTU?

Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1993-1995 yılları arasında yasa dışı şekilde gözaltına alınarak infaz edilen 21 kişinin ölümüyle ilgili açılan JİTEM davası, 2009’dan beri sürüyordu. İlk olarak Diyarbakır’da başlayan davada, emekli Albay Cemal Temizöz’ün yanı sıra eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ, Kukel Atağ, Temer Atağ, Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Burhanettin Kıyak; "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle katılarak mensubu olmak, insan öldürmeye azmettirmek ve insan öldürmek" suçlarından yargılanıyordu.

Temyiz incelemesini tamamlayan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 25 Kasım 2021 tarihinde itirazları reddederek, ikiye karşı üç oyla beraat kararlarını onadı. Kararda, "Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre katılanlar vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddiyle hükümlerin isteme uygun olarak onanmasına karar verildi" denildi.

Karara, Yargıtay üyeleri İbrahim İlhan ve Turgay Ateş muhalefet etti. Muhalif üye İbrahim İlhan karşı oy yazısında sanık Cemal Temizöz’ün olay tarihlerinde Cizre Jandarma Komutanı olarak görev yaptığını ve sanığın terörle mücadele adına hukuk dışına çıkarak bir örgüt kurduğunu vurguladı. İlhan, "Kendisi de örgütün lideri oldu. Sanıkları milis gücü olarak tanımladı ve terör örgütüne yardım ettiklerini düşündükleri kişileri ortadan kaldırmak suretiyle terör örgütünün hareket kabiliyetini sınırlamayı amaçladılar" diye belirtti.

Mahkemenin beraat gerekçesinde, "müştekilerin bu kadar uzun süre neden bekledikleri ve şikayetçi olmadıkları"nı yazmasını eleştiren İlhan, olay tarihlerinde bölgede olağanüstü hal yasalarının mevcut olduğuna dikkat çekti.

Anayasada Türkiye Cumhuriyet’nin hukuk devleti olduğuna, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkenceyi yasakladığına ve adil yargılanma hakkına dikkati çeken İlhan, "Sanıklar, o dönem içinde bulundukları olağanüstü şartları ve ciddi terör tehditlerini, bu yasal güvenceleri bertaraf etmek için bahane olarak kullanmışlardır" dedi.

 

Öne Çıkanlar