İbrahim Ekinci

İbrahim Ekinci

İki berbat tablo!

Hacı yatmaz kapitalizmine geçiş, ekonominin istihdam yaratma kapasitesini iyice çökertti. Rakamları görelim…

10.1 milyon işsize iş yaratacak önemli yatırım var mı? Neredeyse yok! Batsa da batırmayacak 2 – 3 milyon dolarlık yatırımlar yapılıyor. Hacı yatmaz kapitalizmine geçiş, ekonominin istihdam yaratma kapasitesini iyice çökertti. Rakamları görelim…

***

Bu hafta size iki tablo sunuyorum. Bu iki tablo yan yana getirildiğinde, bir "imkansıza" varıyoruz. Birisi yatırımlar tablosudur. Diğeri işsizlik tablosu. Birisini, Sanayi Bakanlığı’nın açıkladığı aylık yatırım teşvik verilerinden hazırladım. İşsizlik tablosu DİSK AR’ın… 

Şimdi… Yatırım teşvikleri tablosu, memlekette kim ne yatırımı yapmak istiyorsa… Sanayi olabilir, madencilik, turizm, tarım olabilir… Yerli – yabancı bütün özel sektör yatırımlarını kapsıyor. Ayrıca bütün kamu şirketleri, iki karış asfalt da dökseler belediyeler, gidip teşvik belgesi alıyorlar. Dolayısıyla tabloya istihdam kaynağı bütün yatırımlar giriyor. Buradan göremediğimiz iki alan var. Birisi devletin çalışan alması… Diyelim 20 bin öğretmen, 30 bin hemşire… Bir de özel sektör şirketlerinin işlerin açıldığı, arttığı zamanlarda buna atıl kapasite ile cevap verebiliyorlarsa yatırım yapmadan yaptıkları işe alımları göremiyoruz. Bunu da kapasite kullanım oranlarından (KKO) izleyebiliyoruz. Ona da geleceğiz. 

Şimdi yatırımlar tablosu diyor ki… En yüksek yatırım yapıldığı yıllarda, örnek 2013’te 44 milyar dolarlık yatırım yapılmış ve bu yatırımların öngördüğü yeni istihdam 189 bin 627 kişi! 2017’de 51.9 milyar dolarlık yatırım yapılmış. Öngördüğü istihdam 228 bin 338 kişi. Bunlar rekor yıllar! Krizli veya sıkıntılı yıllarda yıllık 114 bin kişiye kadar düştüğünü görüyoruz. 

Sizce bu yatırım kapasitesi, Türkiye’nin artan genç nüfusuna iş bulabilir mi? 

İşsizlik stokunu -ki covid etkisi hariç tutulduğunda bile 10 milyon kişiyi geçiyor- eritebilir mi?

Bu stok… Mevcut tablo. Bir de nüfus tarafı var. Çalışabilir yaştaki nüfustaki artış. 

Tablo, bu nüfustaki yıldan yıla artışı gösteriyor. Bu nüfusu, işgücüne katılım oranı kadar da dikkate alsak… (son rakam yüzde 47,6’dır) yaklaşık yarısının iş talep edeceğini söylemek mümkün. Demek ki stokun yanında bir de her yıl 350 – 400 bin kişilik iş talebi de buradan gelecektir. Bu takdirde, 10.1 milyon işsiz stokunu makul bir tempoda eritmek, artı, yeni gelenlere iş bulmak için ekonominin her yıl 1 milyondan fazla kişilik iş yaratması gerekiyor. Önümüzdeki dönem piyasaların canlanacağı, dolayısıyla Kapasite Kullanım Oranlarının da yükseleceği ve bu artışla bir miktar iş yaratmanın mümkün olacağı varsayımıyla baktığımızda bile tablo, bize her yıl 1 milyon kişilik iş yaratmadan, işsizliği makul seviyelere çekmenin imkansız olduğunu gösteriyor. Ne var ki Türkiye ekonomisinin ne böyle bir kapasitesi ne de istikrarı yoktur.

Şimdi… Büyük tabloda, 1 kişiye iş yaratmanın bedeli bellidir ve bu rakam 600 – 700 bin lira arasındadır. (Yatırımların teknoloji seviyesi arttıkça rakam büyür, düştükçe düşer.)

Peki 1 milyondan fazla kişiye iş yaratmaktan söz ettik. 1.1 - 1.2 milyon kişilik yıllık iş alanı gereğinden söz ettiğimize göre, toplamda yıllık 700 milyar liradan fazla, (yaklaşık 100 milyar dolarlık) yatırım gereği ortaya çıkar. Oysaki bu rakam, dolar bazında, en yüksek yatırım yapıldığı yıllarda bile bunun yarısı düzeyinde kaldı. Son yıllarda yüzde 25’i düzeyinde seyrediyor! İmkansız derken kastım buydu. 

***

Kapasite kullanım oranları artışı, elbette bir alandır. İstihdam artışına kapı açar. Geçmiş kullanım oranı tabloları, en yüksek büyüme yıllarında bile yüzde 80’i bulamadığını gösteriyor. 2009 kriz yılından yüksek büyüme hızlı 2010’a geçerken yüzde 62’den yüzde 76.3’e çıktı. 2020’ye kadar tüm yıllarda en yüksek oran yüzde 79.5. Bir kere yüksek sınıra dayandıktan sonra da ilave istihdam yaratma kapasitesi tükenmekte veya büyük ölçüde düşmektedir. 2020 Temmuz itibariyle yüzde 70.7’dir. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin en iyi performans varsayımı altında bile KKO oranı artışıyla işsiz sayısını 8 – 9 milyonun altına çekme kapasitesi yoktur.

Dikkat çekmeye çalıştığım şu:

Bu ekonomi – büyüme modeli işsizlik sorununu çözemez. Çözemez derken makul seviyelere dahi indiremez demek istiyorum. Elbette işsizliğin 0.1’i de makul ve makbul değil. Ama bir tam istihdam ekonomisinden, bir sosyalist ekonomiden söz etmiyoruz. Habire "istihdam paketi" açan iktidarın, işsizlik seviyelerini yüzde 3 – 4’lere bile indiremeyeceğinden söz ediyoruz. Çünkü birincisi hacıyatmaz kapitalizmi rantçıdır, istihdam yaratma kapasitesi düşüktür. Servet üretmekten çok servet transferine dayalıdır. İnşaatçıdır, plansız ve hırslıdır. Bu yüzden çok sık talebin üzerinde arza savrulduğu için, devresel krizlerden kaçınamaz. (Devletin konutçuları kurtarmak için kaç kez ucuz kredi - vergi indirimi desteklerine başvurduğunu hatırlayın!)

İkincisi, ekonominin gömüldüğü yapısal sorunlarının yarattığı kısır döngü sürekli kriz üretmektedir. İktidarın bütün işleri seçim – seçmen odaklıdır ve devasa projelerin seçmenini büyüleme etkisinden vazgeçemez. Ama bu projelerin çoğu kaynak batıran projelerdir. AHL dururken, 10 milyar euroluk yeni havaalanı yapmak, kaynak batırmaktır. 6 hastane kapatıp bir büyük hastane açmak, kaynak batırmaktır! Boğaz varken kanal yapmak kaynak batırmaktır! (Düşünün, pandemide açlık sınırın altında gelirle yaşamaya çalışan yurttaşlarına yardım edecek kaynak yok, bir yandan uzmanlar "İstanbul depremi yaklaşıyor" diye telaşlı uyarılar yapıyorlar… İktidarın önümüzde koyduğu gündem: Kanal İstanbul!)

Üçüncüsü, Türkiye’nin içine yuvarlandığı rejim mücadelesi, derin bölünmüşlük, cepheleşme… Bir yanda ortaçağdan fırlamış tarikat şeyhlerinin alkışları eşliğinde dine ırkçılığa abanmış Neo Osmanlıcı siyasal İslam; diğer yanda baş eğmeyen güçlü laik direnç, demokrasi cephesi… Baş eğdiremedikçe artan şiddet ve bastırma eğilimleri… Yakın erimde siyasal açıdan da istikrar vadetmeyen bu tablo (birkaç Katarlı, Arap, veya iktidarla iş tutan yerli müteahhit kliği ile rejimin tepelerinden özel güvenceler alabilecek olanlar hariç) nitelikli, teknoloji kapasitesi yüksek bütün yatırımcılar için caydırıcıdır. Buna bir de dış politika risklerini eklemek gerekir.

Teşvikli yatırımlar tablosu, parası olanın, yatırımcının, büyük yatırımlara para bağlamaktan kaçındıklarını, batsa da batırmayacak küçük yatırımlara yöneldiklerini gösteriyor.  Ortalama yatırım büyüklüğü 10,5 milyon dolardan 3.2 milyon dolara gerilemiş. Bu yatırım seviyeleri ile sadece işsizlik değil, hiçbir yapısal sorun çözülemez. Vergi de toplayamazsınız doğdu dürüst mesela... Bütçeniz çöker.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Ekinci Arşivi