Kayyımların gölgesinde Yeni Anayasa ve İttifak tartışması: Kim ne diyor? (1)

Kayyımların gölgesinde Yeni Anayasa ve İttifak tartışması: Kim ne diyor? (1)
Kayyımların gölgesinde yapılan yeni anayasa çağrıları ve ittifaklar konusunda toplumun farklı kesimleri ne düşünüyor? Siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarına sorduk.

Derya OKATAN


ARTI GERÇEK - Uzun yıllardan beri Türkiye’nin gündeminden düşmeyen 'yeni anayasa' tekrar tartışmaya açılıyor. 2010 yılında gerçekleştirilen referandumla birlikte, 12 Eylül anayasasında yapılan değişiklikler toplumun birçok kesiminin beklentilerini karşılamaktan uzak kaldı. Bunun üstüne bir de rejim değişikliği geldi. Geniş çevreler 'Cumhurbaşkanlığı Hürkümet Sistemi’ni eleştirirken, 'yeni anayasa' konusu her kesimin ajandasında olmasına rağmen, muhalefet partilerinden sadece CHP ve HDP bunu gündemine almış durumda. 

Kimi kesimler 'yeni anayasa' tartışmasını bugünün sorunu olarak görmezken, diğer yandan bazı kesimler ise Türkiye'deki sistem sorununun 'yeni anayasa' ile çözülebileceğini dile getiriyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu konuyu ilk olarak TBMM’de 23 Nisan özel oturumundaki konuşmasında şu sözlerle gündemleştirdi: "Hepimizin ortak talebi çağdaş, demokratik bir hukuk düzenini inşa etmektir. Bunun yolu darbe hukukundan arınmış, hepimizin bu benim Anayasam diyebileceği bir Anayasa'yı uzlaşma kültürü içinde konuşarak kabul etmemizdir." 

HDP’nin ise daha somut bir çalışması var. Yeni Anayasa’yı Demokrasi İttifakı ile birlikte ele alan HDP’nin yakın zamanda toplumun farklı kesimleriyle görüşmelere başlayacağı biliniyor. 

Diğer yandan son günlerde seçilmiş belediyelere yapılan kayyım atamaları da 'demokrasi ittifakı' tartışmalarını genişletiyor.

Peki, HDP’nin elindeki 3 büyükşehire kayyım atanmışken, Meclis’teki ve Meclis dışındaki diğer siyasi partiler ile toplumun farklı kesimleri yeni anayasa tartışmalarına nasıl bakıyor? HDP’nin çağrısını yaptığı Demokrasi İttifakı mümkün mü ya da birleşik mücadele nasıl olmalı? 

Bu soruları, hem siyasi partiler hem de sivil toplum kuruluşlarıyla konuştuk. Haber dizimizin ilk bölümünde muhalefetten CHP ve HDP dışındaki EMEP, Halkevleri, İYİ Parti, ÖDP ve TİP temsilcilerinin görüşlerine yer veriyoruz:

EMEP: DEMOKRATİK ANAYASA KURUCU MECLİSLE OLUŞTURULMALI

EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: Türkiye’de siyasal rejimin gidişatını düşündüğümüzde rejim tartışmasını önemli buluyoruz. Siyasi iktidar, tek adam yönetimine dayanan bir siyasal rejim dönüşümünü gerçekleştirmeye çalışıyor. Diğer taraftan tek başına parlamenter sistemin demokrasi sorununu çözmediğini de görmüş olduk. Demokrasiyi, hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir anayasa tartışmasını, rejim tartışmaları kapsamında değerli buluyoruz. Fakat bugün koşulların anayasa yapmaya uygun olduğunu söyleyemeyiz. Demokratik hak ve özgürlükler askıda, demokrasi süreçleri işletilmiyor, yargıdan siyasete kadar tek adamın talimatı işletiliyor. Demokratik bir ortamda, demokratik mekanizmalar işletilmeden yapılacak anayasanın sorunumuzu çözemeyeceğini düşünüyorum. Bu nedenle anayasa tartışmasını özgürlükler mücadelesiyle, demokrasi mücadelesiyle birlikte ele almak gerekiyor. Yani anayasa tartışmalarının mücadeleye dayanması gerekir. Tek adam yönetimine vurgu yaparken iki gün önce üç belediyeye; Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine atanan kayyımları bu gelişmelerden ayrı ele almamak gerekir. Anayasa tartışmalarını sadece parlamentoda grubu olan siyasi partiler üzerinden yürütmenin de doğru olmadığını düşünüyoruz. Çünkü anayasa bütün bir toplumu ilgilendiren toplumsal bir sözleşme olarak adlandırılmaktır. Emek ve meslek örgütleri, üniversiteler, farklı toplumsal kesimler, gençlik, kadın temsilcileri gibi farklı inisiyatiflerin bu tartışmalara dahil olmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Gerçek bir demokratik anayasanın toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir kurucu meclisle oluşturulmasının daha doğru olacağını söyleyebilirim. 

Biz Emek Partisi olarak çeşitli toplumsal ve siyasal kesimlerin ortak mücadelesini çok uzun süredir tartışıyoruz. Bu kapsamda attığımız adımlar da oldu. Bugün de siyasal iktidarın yönelimlerini düşündüğümüzde ortak talepler etrafında ortak mücadelenin zorunluluğu ortada. Demokrasi İttifakı’nı da bu kapsamda önemsiyoruz. 

HALKEVLERİ: TEMEL GÖREV AKP’DEN KURTULMAK

Halkevleri Eş Genel Başkanı Nuri Günay: Yeni anayasa tartışmasının bugünün sorunu ve mücadele biçimi olduğunu düşünmüyoruz. 20 yıla yakın zamandır ülkemizi yöneten ve en son yerel seçimlerde büyük yenilgi alan ama hala ülkenin başında olan iktidardan kurtulmak temel görevimiz. Ülkeyi krize sokan iktidar kendisi de bir kriz içinde. Krizden çıkış yolu olarak bile toplumsal muhalefete, seçilmiş belediye başkanlarına saldırıyor. Düzenin kurallarını bile tanımayan, her şeyi kendi siyasal ihtiyaçlarına göre yapılandırmaya çalışan bir iktidar var. Faşizm, diktatörlük, adına ne denirse densin kastedilen şey aynı. Şu anda ülkede eşitlikten, demokrasiden, laiklikten, barış, adalet ve insanca yaşamdan yana olan tüm kesimlerin, siyasal partilerin, mücadele örgütlerinin, sendikaların odaklanması gereken şeyin ülkeyi bu iktidardan kurtarma meselesi olduğunu düşünüyorum ki, ülkemiz bu açıdan zengin bir mücadele birikimine sahip. 

AKP karşıtı bütün kesimleri aynı zeminde buluşturmak söz konusu değildir. Mümkün de olmaz. Zaman zaman seçimlerde yan yana gelen çeşitli ittifak dilimleri var. Bugün AKP’nin kendi içinden çıkmış, şimdiye kadar yürütülen tüm politikalarda sorumluğu olan ama bugün AKP’nin karşısında konum alanlar var. Hepsini aynı zeminde toplamaya çalışmanın hem imkan ve olanağı yok hem de ülkenin geleceği açısından bir faydası yok. 

Çok temel meselelerde bir arada durabilecek kesimlerin ittifak halinde olması önemli. Biz uzun süredir sosyalistlerin ortak mücadele platformu, cephesi adı önemli değil bunun kurulması için çaba harcıyoruz. Bu, sosyalistler açısından bakıldığında HDP ile omuz omuza mücadele edebilecek, Kürt meselesinin çözümü konusunda aktif tutum alacak bir sosyalist blok olabilir. Sosyalistlerin AKP karşıtı bütün kesimleri bir araya getirmek gibi bir görevi olamaz ama laiklik, demokrasi, barış, insanca yaşam gibi temel meselelerde beraber mücadele edebilecek toplumsal mücadele örgütlerinin ittifakının ülkeye çok daha sağlıklı bir gelecek sunabileceğini düşünüyoruz. Bu özlemleri taşıyan milyonlarca insanın hayallerinin de düzen içi güçler tarafından çalınmaması gerekiyor. Bunun için sosyalistlere önemli bir sorumluluk düşüyor.

İYİ PARTİ: KENDİ ÇALIŞMAMIZ OLACAK

İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu: Bizim bir anayasa çalışmamız var. Hiçbir grubun anayasa çalışmasına katılmayı düşünmüyoruz. Yargı reformu içerisinde de konuşulacaktır bu konular. Kendimize ait, kendi hassasiyetlerimize göre bir çalışmamız olacak.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bizce aksayan, değiştirilmesi ya da kaldırılması gereken yönleriyle ilgili çalışma yapacağız. Memleketimizin hayrına olacak şekilde hukuki bir çalışma düşünüyoruz.

Çalışmalar başladı ama henüz kamuoyunun dikkatine sunacağımız bir çerçeve oluşmadı ve bir takvimlendirme yok. Hükümetin yeni sistemle ilgili "revizyon yapmayı planlıyoruz" cümlelerinden de görüyoruz, demek ki bazı problemler var.

Herkes taslak hazırlıyor. Ne HDP ne CHP’nin anayasa çalışma gruplarında varız. Kendi anayasa taslak çalışmamız olacak.  

ÖDP: HALKLAR İLERİCİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN ARAYIŞINA YÖNELTİLMELİ

ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Önder İşleyen: Yeni bir anayasa için uygun bir ortam içinde olduğumuzu düşünmüyoruz. AKP-MHP bloku referandum niteliğindeki seçimlerde çoğunluk gücünü kaybederek bir çözülme sürecine girdi. Ancak, iktidar bloku karşısında nisbi bir denge oluştursa da muhalefet henüz dönüştürücü bir güç değil. Kaldı ki nisbi bir dengenin oluşması iktidar blokunun merkezi yetkilerinden devlet ve toplum içerisindeki kurumsal örgütlenmelerine kadar uzanan gücünün tümden ortadan kalktığı anlamına da gelmiyor.

Bu koşullarda muhalefet blokunun seçimlerin ardından ağırlıkla sistemin revizyonuna odaklanan bir çizgi izlediğini görüyoruz. Muhalefet bloku bu eksende yüzünü sağa doğru çevirmiş durumda. Gerek anayasa yapım sürecine etki edecek iktidar ve muhalefet arasındaki güç dengeleri gerekse muhalefetin mevcut konumu yeni bir anayasa için uygun görünmüyor. O yüzden bugün toplumdaki ilerici arayışın güçlendirilmesinin yeni bir anayasaya yoğunlaşarak gerçekleştirilebileceğini düşünmüyoruz.

AKP-MHP bloku son kayyum kararında da görüldüğü gibi merkezi iktidar gücüne dayanarak saldırılarını sürdürüyor. Kaz Dağları’ndan ülkenin pek çok yerine emperyalist yağma ve talan derinleşiyor. Zamlar, enflasyon ve emeğe yönelik saldırılarla halkın boynuna geçirilen kement sıkılıyor. Bu gelişmeler karşısında şimdi, halka yönelik tüm saldırılara karşı koyacak bir mücadelenin muhalefetin sağa doğru kaymış yönünü daha ilerici bir noktaya taşıyacak bir anlayışla sürdürülmesine ihtiyaç var.

Ekonomik krizin ağırlaşarak emekçi halk kitlelerini çaresizliğe sürüklediği, Suriye merkezli dış politika çıkmazının ağırlaştığı, siyasal İslam’ın toplum üzerindeki hegemonyasında ciddi gedikler açıldığı bu dönemde; muhalefet AKP’ye ‘hayır’ diyen geniş halk kesimlerinin daha ilerici bir toplumsal düzen arayışına yöneltilmesine dönük çalışılmaya yoğunlaşmalı. Önümüzdeki dönemde ihtiyaç olan kurucu, dönüştürücü bir muhalefetin böyle bir mücadele içinde gelişeceğini düşünüyoruz.

TİP: GÜÇLÜ BİR SOSYALİST HAREKETE İHTİYAÇ VAR

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Tüm sosyalistler olarak uzun yıllardır yeni anayasa ihtiyacından söz ediyoruz. Türkiye’nin eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı yeni bir anayasa ihtiyacı olduğu açık. Fakat AKP, bu ihtiyacı hep kendi gerici siyasi emelleri için kullandı. Buna özel hassasiyet göstermek gerekiyor. Anayasalar mevcut toplumsal sınıfsal ilişkiler dengesine göre oluşturuluyor. Biz, halkın içinde büyüyecek bir mücadelenin sonucu olarak anayasa tartışmasının daha anlamlı olacağını düşünüyoruz. Kuşkusuz yeniden konuşulmaya başlaması önemli. AKP’nin 12 Eylül Anayasası’nda yaptığı yamalar, toplumsal ihtiyaçları; kadınların, gençlerin, işçilerin, emekçilerin beklentilerini karşılamadı. Bu haklı, meşru bir talep ama hedeflerinin doğru tarif edilmesi gerekiyor. Bizim açımızdan önemli olan; toplumsal muhalefetin dağınık yapısına son vermek, birleşik mücadele hattının oluşması ve halkın taleplerinin daha görünür olması.

Gezi’yi milat alırsak, Gezi’den bu yana çeşitli birleşik mücadele zeminleri oluştu. Gezi, 7 Haziran seçimi, 16 Nisan referandumu, en son 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde de gördük, birleşik mücadele zemini var. Toplumsal muhalefet güçleri akabildiği mecralar bulduğunda yan yana geliyor. Bunun kalıcı ve geliştirilmiş bir biçimini üretebilir miyiz, önemli olan bu. Bize göre, asıl sorun Türkiye’de sosyalist hareketin mevcut durumunun yetersiz olması. Kendi yapabileceklerimize odaklanmalıyız. İşçi sınıfının, yoksul halkın siyasi temsil görevini yerine getiren sosyalist güç oluştuğunda AKP’ye karşı en geniş güçlerin bir araya gelişi de kolay olacak. Bu somut arayışlara yanıt vermeyeceğimiz anlamına gelmiyor, elimizden geldiğince katkı vermek isteriz. Fakat kalıcı ve sonuç alıcı olabilmesi için güçlü bir sosyalist harekete ihtiyaç var. 

AKP iktidarının gittikçe belirgin biçimde iniş eğrisi içinde olduğunu düşünüyorum. Yapabilecekleri tek şey ise ellerindeki devlet olanaklarını olabildiğince baskıcı sert biçimde kullanmak. Buna karşı kararlı, militan, birleşik bir duruşu örgütlemek bu tartıştığımız ihtiyacın somutlanması açısından önemli. İşte son olarak kayyım atamalarına karşı daha güçlü, daha birleşik, daha bütünlüklü karşı duruşun örgütlenip örgütlenemeyeceği en geniş mücadele cephesinin örgütlenip örgütlenemeyeceğinin göstergesi olacaktır. Diyarbakır, Van, Mardin belediyelerine açık bir siyasi darbe gerçekleşmiştir. Tüm özgürlük, demokrasi güçlerinin hep birlikte en güçlü karşı yanıtı örgütlemesi gerekir. 

*Sıralama siyasi partilerin isimlerine göre alfabetik sırayla yapılmıştır.
**Yarın: HDP bileşeni siyasi partiler

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar