Kılıçdaroğlu keşke dış politika konularına hiç girmese

Politika zaten yunanca köken olarak çoğulculuk çağrıştırıyor; her hangi bir politika, maliye politikası, eğitim politikası, çevre politikası, nüfus politikası gibi, tekli bir yapıda olamaz.

Son zamanlarda Kılıçdaroğlu’nu, hele iç politika ve ekonomi-maliye konularında beğeniyorum doğrusu.

Bizim de bir mahallemiz var, muhalif mahalle diyebilirsiniz, bu mahallede Kılıçdaroğlu’nu methetmek de kolay değildir.

İç politikada da kürt meselesine, kurumsal-siyasal anlamda da HDP’ye hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yaklaşımı çok daha net ve açık olmalı, bu da meselenin başka bir yanı.

Kendisi maliye bürokrasisi kökenli, bugün için bu bir avantaj çünkü büyük rezaletler bütçe üzerinden gerçekleşiyor.

Kılıçdaroğlu’nun bütçe konuşması harika idi; son 23 Nisan Meclis konuşması da çok iyi idi, konuyu bütçe hakkına indirgedi, çok da iyi yaptı çünkü bugün demokrasinin temel direği olan bütçe hakkı ayaklar altında.

Ama keşke Kılıçdaroğlu dış politika konularına daha az girse.

Ya da bu konularda kendi partisi dışında da bir arayışı olsa, bazı temel konularda farklı yaklaşımlara açılsa.

Bugün (Salı) dinliyorum Kılıçdaroğlu’nu grup toplantısında, konu Biden’ın açıklamaları üzerinden kaçınılmaz olarak dış politikaya geldi.

Ve Sayın Kılıçdaroğlu şöyle bir ifade kullandı: "Dış politikada iktidar-muhalefet ayırımı olmamalı, ülkenin çıkarları vardır, ortak bir cephe olarak dışarıda bu çıkarlar savunulmalıdır."

Politika kelimesi zaten yunanca köken olarak çoğulculuk çağrıştırıyor yani her hangi bir politika, maliye politikası, eğitim politikası, çevre politikası, nüfus politikası gibi, tekli bir yapıda olamaz.

Dış politikada da ülkenin iktidarı ve muhalefeti birlikte hareket edemez, zaten de etmemeli.

Türkçemizde milli dış politika, milli eğitim politikası, milli savunma politikası gibi kanımca çok yanlış ifadeler var.

Herhangi bir politikanın millisi olamaz, olmamalı.

Neden mi olmamalı?

Çünkü iktidarın uyguladığı ve milli denen politika, mesela dış politika, yanlış olduğu düşünülen bir yolda ilerliyor ise, söz konusu sözde milli politikaya birilerinin hazırlıklı muhalefeti gerekiyor ki, uyarsın, alternatif üretsin ve iktidara geldiğinde o alternatif politikayı devreye soksun. 

Kişisel görüşüm Türkiye’nin en önemli dış politika meselesinin AB tam üyeliği olduğudur.

Ben siyaset yapsam dış politika çizgimin yani partimin çizgisinin AB tam üyeliği olmasını savunurum.

Ancak, kendi görüşümün de milli yaklaşım olmasını istemek çok haklı olmaz herhalde.

Başkalarının da AB tam üyelik karşıtı politika üretmesi yasal ve meşru olmalıdır.

Ben iktidarda iken AB süreci yanlısı politika üretirken muhalefetin de beni desteklemesini istemek demokrasi ile çok uyumlu olmaz muhtemelen.

Aynı çerçevenin eğitim ve savunma için de geçerli olması lazım.

Bu konularda yegane ortak payda Anayasanın 2. Maddesinde ifadesini bulan demokrasi, laiklik, sosyal hukuk devleti ilkeleri.

Bu ilkeler dışında ortak payda arayışı demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırıdır.

Dış politika siyaset üstü bir kavramdır demek temel demokrasi ilkelerine aykırıdır.

Milli çıkar kavramı da Anayasanın 2. Maddesi ihlal edilmediği sürece yanlıştır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi