Medya patronu Ali Karacan’ı kim koruyor? (1)

Medya patronu Ali Karacan’ı kim koruyor? (1)
Medya sektöründe adeta bir 'tosuncuk' vakası yaratan, skandallar zincirinin baş kahramanı: Medya patronu Ali Karacan.

Sultan Eylem KELEŞ


ARTI GERÇEK- Ali Karacan, Milliyet Gazetesi kurucusu Ali Naci Karacan’ın torunu. Kardeşi Ömer Karacan ile birlikte Number One, Radyo Klas, Discovery Channel, Nickelodeon, MTV ve Fashion TV gibi medya şirketlerini kurdu. Bir dönem Demirören ile ortaklık kursalar da uzun sürmedi, mahkemelik olarak bu ortaklıktan da ayrıldılar. Spor ve sosyeteyle iç içe bir hayat sürdürüyor. Zaman zaman çalışanlarının ya da ortaklarının kendisine açtığı davalar ve özel hayatındaki suç niteliği taşıyan iddialarla medyanın gündemine giriyor. Medyaya verdiği demeçlerde de kendisini, ‘estetik takıntılı, kontrol manyağı’ biri olarak tanımlıyor. Hem iş yaşamında hem özel hayatında skandallara imza atmaktan hiç geri durmayan bir isim, Ali Karacan.

Sahibi olduğu Number One’da yaşananlar ise başlı başına bir skandallar zinciri. Ali Karacan Number One’da kurduğu sistemle bir taşla üç beş kuş vurmanın peşinde. Yanındaki çalışanlarını, güvenlikçiyi, teknik elemanı, çaycıyı, şoförü vs. şirket sahibi olarak göstererek hem devlete olan vergi borçlarından hem de meslek birliklerine olan telif borçlarından kurtuluyor. Bütün borçları ya kandırarak ya da sahte imzayla şirket yetkilisi olarak gösterdiği çalışanlarına yıkıyor. 

TEKNİK ELEMAN OLARAK ÇALIŞTIĞI NUMBER ONE TV’DE ŞİRKET SAHİBİ OLARAK GÖSTERİLDİ

Cemal Polat, şirket sorumlusu olarak gösterilen çalışanlardan biri. Öncesinde Number One TV’de teknik eleman olarak çalışırken, patronunun kendisini kandırması sonucu kağıt üzerinde şirket yetkilisi olarak gösteriliyor. Ali Karacan’ın ödemesi gereken bütün borçlar üzerine kalıyor, ödeyemiyor, aile yadigarlarına dahi el konuyor.  Polat, ödeyemediği bu borçlar nedeniyle 3.5 yıldır Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne bağlı olarak kamu yararına çalışıyor. 

Polat, 1995 yılında Karacan’ın yanında çalışmaya başladı. İlk garson olarak girdi, sonra teknik eleman olarak çalışmaya devam etti. Karacan, Polat’ı kendi özel işlerine de göndermeye başladı. Aralarında gayet iyi bir ilişki kuruluyordu. Polat, o günlerde aralarındaki ilişkiyi şöyle anlatıyor: ‘’O bana güveniyordu, ben ona güveniyordum. Koskoca Number One’ın sahibi olarak görüyordum kendisini’’. Bu güven, Polat’ın hayatının mahvına sebep oldu.


KARACAN’IN ÖDEMESİ GEREKEN BORÇLAR ÜZERİNE YIKILDI, 3.5 YILDIR DENETİMLİ SERBESTLİKTE ÇALIŞIYOR

2001-2002 yılında, Karacan kendisinin sürekli yurtdışına gidip geldiğini, yalnızca ona güvendiğini, yüzünü kara çıkartmazsa ona daha iyi şartlar sunacağını söyleyerek Cemal Polat’a şirketi üzerine yapmayı teklif etti. Polat kabul etti, ‘Koskoca Karacan yetkisini bana devredecek. Benim kendisine asla yanlışım olmaz’ diye düşündü. Aradan zaman geçtikçe, Polat’ın çalışma koşulları iyileşmek yerine daha da kötüleşmeye başladı. Ali Karacan maaşları elden ve haftalık olarak veriyordu, bazen bir hafta verip üç hafta vermiyordu, bazen yarısını veriyordu. Polat, bu duruma artık dayanamadı ve ‘Ben artık gelmiyorum’ diyerek işten ayrıldı. 1 hafta bu işten ayrılık sürecinde, kapısına vergi dairesi memurları geldi. Şirket yetkilisi olarak Cemal Polat göründüğü için, vergi borçlarını bildirmeye gelmişlerdi. Neye uğradığını şaşıran Polat, Number One’da çalışmaya devam etti.

Polat çalışmaya devam etmesinin gerekçesini şöyle açıkladı:

‘’Diyeceksiniz ki neden çalışmaya devam ettin, orada kalmaya devam ettin? Çıkıp gidemedim, elimi kolumu bağlamıştı. Üstümde bir sürü mahkemeler vardı.’’ Polat’ın şirketten ayrılışı 2011 yılı sonunda kovulmasıyla gerçekleşiyor. Karacan’ın kurduğu bu sisteme karşı geldiği için, imza atmayı reddettiği için bir arkadaşıyla birlikte işten çıkartıldı. İşten çıkartıldığında öğreniyor ki hakkında açılmış 58 tane dava var; çünkü onun imza atmak istemediği yerlerde de onun adına sahte imzalar atılıyormuş. Hala da bu davalarla uğraşıyor. Polat, teknik eleman olarak çalıştığı Number One’da sorumlu kendisi gözüktüğü için, Ali Karacan'ın ödemesi gereken telif cezalarını ödemediği için Meslek Birlikleri’nin açtığı davadan ceza aldı. Parayı ödeyemediği için 3.5 yıldır denetimli serbestlikte kamu yararı adına çalışıyor.


SİGORTASI EKSİK YATIRILDIĞI İÇİN EMEKLİ DAHİ OLAMIYOR

Açılan davalar, verilen para cezaları nedeniyle Polat’ın aile yadigarı olan dedesinden, babasından kalan her şeyinin üstünde haciz var. Polat’ın en çok zoruna giden bu, "Benim yüzümden kardeşimin, annemin, ablamın hakkı da gitti’’ diyor. Polat’a şu an nasıl geçindiğini sorduğumuzda ise şu cevabı verdi: ‘’Evliyim ve bir çocuğum var. Çocuğuma eşim bakıyor, eşimin emekli aylığıyla geçiniyoruz. Benim onlara bakmam gerekirken onlar bana bakıyor. Benim eve hiçbir katkım yok. Kardeşimin evinde kalıyorum. Ben onların yanında sığıntı gibiyim. Bazı yerlere yürüyerek gidip geliyorum, o derece… Emekli olmak istiyorum, olamıyorum. Karacan’ın yanında 17 yıl boyunca çalıştım, sigortam hep eksik yatmış."

Polat, bu durumu yaşayan tek mağdur değil. Diğer mağdurların korktuğundan ve sonuç alamadığından dolayı uğraşmadığını söylüyor. Kendisi de çok çabalamasına rağmen henüz bir sonuç alabilmiş değil. Polat, içeride çalışan arkadaşları kendisine yardımcı olmak için Karacan’la görüşüp kendisinin mağduriyeti aktardığında Karacan'ın, ‘’Daha çok çeker o, bize karşı geldi’’ dediğini aktardı. Polat, ‘’Beni böyle cezalandırıyor. Bu borçlardan sonra bir de ayağına gidip elini öpmemi mi bekliyor?’’ diye sorarak şöyle devam ediyor:

"Cimer, Bimer, Adalet Bakanlığı vs. gidebildiğim her yere gittim. Gazetelere, milletvekillerine yazdım, sonuç sıfır… Hiç kimse bir şey yapmıyor. Bu adamın evrakta sahtecilik, yargıyı etkileme, devleti dolandırma, vergi kaçırma gibi onlarca farklı suçtan yargılandığı devasa bir dosyası vardı, dosyayı yok ettiler. Ben ilkokul mezunu bir adam olarak, tek başıma ne yapabilirim? Ben tamamıyla iyi niyetimden dolayı kaybettim, beni kurtaran olmadı. Devlet bu duruma nasıl izin verir? Benim hiçbir gelirim yok, üzerime şirket yapıldı. Öyleyse karda da borçta da ortak olmamız lazım. Benim üzerime sadece borç kaldı."

ŞİRKETTEN AYRILDI, SAHTE İMZAYLA BORÇLANMAYA DEVAM ETTİ

İbrahim Etem Kantarcıoğlu ise Klass Radyo Televizyon Yayınları A.Ş.’de yöneticilik yaparken 1996 yılında Ali Karacan ile birlikte çalışmaya başladı. Sonrasında Karacan’ın hatalı uygulamalarını fark ederek yönetim kurulundan ayrıldı. Yönetim kurulundan ayrılması onu kurtarmaya yetmedi, 2000 yılında evine maliyeden ödeme emirleri geldi. Kendisinden o zaman için çok ciddi paralar olan, bugünün 15-20 milyon doları kadar cezayı ödemesi istendi. Kantarcıoğlu da, Cemal Polat gibi neye uğradığını şaşırdı ve durumu Karacan’a sordu. Karacan, ‘’Bir sıkışıklık oldu, ödeyeceğim, merak etmeyin’’ dese de Kantarcıoğlu sözüne güvenmedi. Hemen gidip bütün şirketlerden noter kanalıyla istifa etti. İstifa etmesi de Kantarcıoğlu’nu kurtarmaya yetmedi. Bu sefer 2003 yılında SSK kendisinden şirkete ait defterleri istedi.  Sonrasını Kantarcıoğlu, Ali Karacan tarafından içerisine düşürüldüğü sahte imza tuzağını şöyle anlattı:

‘’SSK’ya gittim, arkamdan polisler geldi. ‘Ben şirketten ayrılalı seneler oldu, benim ne defterle ne başka bir şeyle ilişkim kalmadı’ dedim, bana hala yönetim kurulu başkanı olarak gözüktüğümü söylediler. Nasıl olur? Ben noter kanalıyla istifa etmişim. Orada baktık ki Ali Karacan 1 Numara Haber Ajansı diye şirket kurmuş, Number One TV’de çalışan bütün çalışanları bu şirkette çalışıyor olarak göstermiş. Galata’da bir oda tutmuşlar, 70-80 kişi orada çalışıyor gözüküyor. Ben bu insanların orada değil de Number One TV’de çalıştıklarını ve %60’ını da bizzat tanıdığımı söyledim. Derken bir baktım ki bütün her şeye benim adıma sahte imza atılmış… Bütün şirketlerde varlığım devam etmiş ve ben borçlanmaya da devam etmişim.’’ Kantarcıoğlu’nun imzasının taklit edildiği, adına sahte imza atıldığı mahkemede bilirkişi tarafından doğrulandı.


‘SSK’YI DA DEVLETİ DE BİZİ DE DOLANDIRIYOR’

Kantarcıoğlu, Ali Karacan’ın sisteminin bu olduğunu söylüyor; şirket kurmak, batınca yeniden şirket kurmak fakat hiçbirini kendi üstüne yapmamak… Kantarcıoğlu kendisinin tespitine göre; Karacan 20 yıl içerisinde 52 tane şirket kurduğunu söyledi.

Kantarcıoğlu, Ali Karacan’ın kurduğu bu sistemi şöyle detaylandırıyor:

"Çalışanının üzerine şirket kuruyor; çaycının, elektrikçinin, sekreterin… Asgari ücretle çalışan, gariban insanlar bunlar. Kendisini şikayet ettiğimde, ‘Şirketler Ali Karacan’a ait değil’ denildi. Oysa kendisinin Demirören ile davasında beyanı var, bu şirketlerin kendisinin olduğuna dair. O kağıdı da savcılığa ibraz ettim. Ali Karacan’ın üzerinde hiçbir şey yok, burada büyük bir dolandırıcılık var! SSK’yı da devleti de bizi de dolandırıyor.’’

Kantarcıoğlu’nun 265 bin dolar Ali Karacan’dan alacağı var, üzerine hiçbir şey bulunmadığı için tahsil edebilmiş değil. Kantarcıoğlu, Ali Karacan’ın tüm mal varlığının yurt dışında olduğunu söyledi ve ekledi: ‘’Her yerde bir evi, bir yatı vardır. 7-8 arabası vardır. Sefa içinde yaşıyor, boğazlarda yaşıyor, yalılarda yaşıyor, yatlarda geziyor ama hiç kimse onun umurunda değil’’

‘EĞER BU ÜLKEDE ADALET VARSA ALİ KARACAN’IN PARMAKLIKLAR ARKASINA SOKMALARI LAZIM’

Kantarcıoğlu da çözüm için her yolu denemiş fakat hala bir sonuç alamamış. Mahkeme süreci hala devam ediyor. Kantarcıoğlu, "Ben orada çalışırken hukuki rezaleti gördüm. Savcılar, hakimler Number One TV içerisinde kol geziyordu. Ali Karacan alıp onları Umre’ye gönderiyordu. Koskoca 4 tane meslek birliği Ali Karacan’la baş edemiyor, hiçbiri telif hakkı alamıyor. Adam, ‘Ben Ali Karacan’ım, bana kimse dokunamaz, istediğimi yaparım’ diyor. ‘Devlet de benim, her şey de benim’ diyor. Beni perişan ettiler, borç harç, sıkıntı içinde kaldım. Yerle bir ettiler. Benim kimseden korkum yok, kaybedecek hiçbir şeyim yok. Benim artık bir canım kalmış. Eğer bu ülkede adalet varsa Ali Karacan’ı parmaklıklar arkasına sokmaları lazım" diye konuştu.   

  • HABERİMİZ DEVAM EDECEK. 2 ARALIK ÇARŞAMBA GÜNÜ ‘ MEDYA PATRONU ALİ KARACAN’I KİM KORUYOR? (2)’ BAŞLIKLI HABER DİZİMİZ ARTI GERÇEK’TE YAYINLANACAK… 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar