Koray Düzgören

Koray Düzgören

Muhalefet, Kürtleri ve HDP’yi değil, sadece oylarını istiyor!

‘Demokrasi Cephesi’ önerilerini elinin tersi ile iten CHP ve İYİP, HDP’nin, Kürt seçmenin dışlandığı bir muhalefet bloğu ile seçime gitme kararında.

HDP, sürekli kendisini dışlayan, bir araya gelmekten korkan, aşağılayan hatta sürekli terörle irtibatlandırarak kriminalize etmeye çalışan  muhalefet cephesine sonunda kesin tavrını koydu.

Eş Genel Başkan Pervin Buldan, partisinin ‘Savunma Kampanyası dolayısıyla Gazintep ve Urfa’da düzenlediği toplantılarda yaptığı konuşmalarda önemli mesajlar verdi.

Buldan önce Gaziantep’de, "Kimse önümüzdeki seçimde Kürt oylarını çantada keklik olarak görmesin" sözleriyle muhalefet cephesine açık bir uyarıda bulundu.

31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde Millet İttifakı adaylarının büyük şehirlerde iktidarı yenilgiye uğratan demokratik desteğin önümüzdeki seçimlerde otomatik olarak işlemeyeceğini söyledi ve "Kimse bizden aynı tavrı beklemesin" dedi.

Bu açıklamayı, "HDP AKP ile pazarlık yapıyor, bir süre sonra el sıkışacaklar" şeklinde yorumlayan müzmin Kürt düşmanlarının çirkin tezviratı üzerine de ertesi gün, Urfa’da yaptığı konuşmada, "AKP ile masaya oturacak bir tek Kürt bile bulamazsınız" diyerek HDP’nin tavrını netleştirdi. 

Böylece, iki yıl sonra 2023’de yapılacağı söylenen ama kampanyası şimdiden başlatılan seçimle ilgili tartışmalar yeni bir boyut kazanmış oldu.

HDP’nin ittifaklar konusundaki yaklaşımının Buldan tarafından açıklanması AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 2.5 yıl sonra yeniden Diyarbakır’a giderek Kürtlerden oy istemesinden hemen sonra gerçekleşti.

ERDOĞAN’IN KÜRTLERDEN OY İSTEME AMAÇLI SEÇİM GEZİSİ

Buldan konuşmalarında, Erdoğan’ın partisinin bölgedeki oy erozyonunu durdurabilmek amacıyla gerçekleştirdiği ama hiçbir heyecan yaratmayan o gezisinde yaptığı açıklamalara da ağır eleştiriler yöneltmişti.

"Sizin Kürtlerden oy istemeye ne hakkınız var, ne haddiniz var?" diyerek iktidar cenahına da yüklenerek şöyle demişti:

"Kürt halkının belediye eş başkanlarını, kayyımla gasp edeceksin, milletvekillerini cezaevinde tutacaksın, bu ülkede cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş'a ceza vereceksin ve son seçimlerde bu ülkede yüzde 10'un üzerinde oy alan bir partiye kapatma davası açacaksın sonra Diyarbakırlıların gözlerinin içine bakarak 'Bana oy verin' diyeceksin. Hadi oradan…"

Buldan, partisinin bu iki ittifak, blok dışında bir politika izleyeceği konusunda kararlı olduklarını beyan ederek, "Böyle gittiği sürece iki tarafa da oy yok" mesajı vermişti.

Tabii HDP’nin ‘3’üncü yol’ adı verilen bu politikasının oluşmasında ana muhalefet partisi CHP ve Millet İttifakı’nın diğer üyesi İYİP’in Kürtlere, HDP’ye yönelik devlet ve iktidar yanlısı söylem ve tutumlarının ısrarla devam etmesinin büyük rolu var.

Özellikle İYİ Parti genel başkanı ve yöneticilerinin HDP’ye, Kürtlere yönelik söylemleri ve bu söylemlerin kuyruğuna takılan CHP’nin Kürtlere, HDP’ye yönelik baskılar karşısında ‘tarafsız gözlemci’ politikası uygulamasının yarattığı tepkilerin belirleyici olduğu ortada. 

Son günlerde Akşener’in, HDP ile ilgili sorulan bir soruya, "Bizim HDP ile herhangi bir irtibatımız yok. Söylerken telef oldum" diye cevap vermesi, parti yöneticilerinden Koray Aydın’ın, "Herkesle görüşüyoruz HDP hariç" diyerek düşmanlaştırıcı milliyetçi bir dil kullanması hemen hatırımıza gelen bir iki açıklama...

Oysa iktidarı yenilgiye uğratarak Erdoğan’ın tek adam dikta rejimine son vermenin yolunun bütün muhalefet güçlerinin demokratik bir cephede bir araya gelmek olduğunu, başta Millet İttifakı’nın bileşenleri olmak üzere hemen herkes çok iyi biliyor.

Kamuoyu yoklamaları, değişik vesilelerle ortaya çıkan muhalefet hareketleri ve toplumsal tepkiler de böyle bir güçbirliği yapılmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.

ERDOĞAN-BAHÇELİ İKİLİSİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK

Buna rağmen İYİP’in başını çektiği milliyetçi muhalefet ve Akşener’i kılavuz bellemiş Kılıçdaroğlu’nun CHP’si bu ayrıştırıcı, dışlayıcı, devletçi, milliyetçi yaklaşımlarıyla Erdoğan-Bahçeli ikilisinin ekmeğine yağ sürüyorlar.

Bu milliyetçi-muhafazakâr iktidar koalisyonunu, HDP'yi demokratik muhalefet cephesi dışında tutarak yenebileceklerine inanmaları ise, eğer arka planda başka bir niyetleri yoksa ham bir hayalden başka bir şey değil.  

Yahut da bu politikalara teslim olarak, (Birçok konuda aynı devletçi, milliyetçi politikayı savundukları biliniyor. Güvenlik, dış politika, Kürt meselesi vb..)  tek adam dikta rejimi ile bir yerde uzlaşılabileceğine inanarak ufak tefek restorasyonlarla bir anlamda eski vesayet rejimine dönüşe de razı olabilirler!

Muhalefet partilerinin, özellikle HDP'ye yönelik kapatma davasına karşı yaklaşımları ve olayın vehametini görmezden gelmelerinin önümüzdeki süreçte ortaya çıkacak ağır bedellerini de hesaba katmadıkları ortada.

Meral Akşener’in HDP’ye oy veren 6 milyonun üzerindeki seçmenle ilgili bir soru üzerine verdiği cevap, biraz da bu meseleye nasıl yaklaştıklarını ya da bir türlü yaklaşamadıklarını çok açık bir şekilde gösteriyor:

"Siyasi partilere oy veren seçmenler, İYİ Parti'nin seçmeni de dahil, hiçbir partinin tapulu malı, marabası değildir. Biz bunu en iyi şekilde 23 Haziran'da, İstanbul seçimlerinde gördük... 23 Haziran'da 800 binin üstünde İstanbullu seçmen İmamoğlu'na oy verdi. Bunun içinde her siyasi geleneğin seçmeni var."

Burada, Akşener’in bilinçli Kürt oylarını, kararlı HDP’li seçmeni görmezden geldiği anlaşılıyor. Seçmenlerin kimsenin tapulu malı olmadığını söylerken de herhalde Kürtlerden de oy alabileceklerini düşünmüş olabilirler! 

Buna rağmen, HDP’nin kapatılması durumunda kararsız bir şekilde ortada kalacağı varsayılan Kürt oylarının bir kısmının alınabileceği hesabını  yapanlar da çıkabilir! 

Akşener, takipçisi Kılıçdaroğlu ve bu ittifaka katılacağı söylenen diğer muhalefet partilerinin yetkilileri bu yanlış hesaplar üzerinden giderek Kürtleri, HDP seçmenini dışlayıcı politikalarını sürdürürlerse sonuçta yeni bir sandık boykotu eylemi ile de karşılaşabiliriz.

HDP’nin Buldan’ın açıklamalarıyla duyurduğu kararlılık böyle bir ihtimali siyasal gündeme taşımış oluyor.

Muhalefet cephesi yeniden oturup bir durum değerlendirmesi yapmak zorunda.

Kürtlerin, HDP seçmeninin desteği alınmadan, HDP ile birlikte bir demokratik muhalefet bloğu oluşturmadan Erdoğan rejimini yenilgiye uğratmak boş bir hayaldir.

Bunun için atılacak ilk adım da HDP’ye, Kürtlere yönelik saldırılara kesin bir kararlılıkla karşı çıkmakla başlayacak.

Ya Kürtlerle, HDP’yle birlikte bu iktidar yenilgiye uğratılacak ya da bu rejime payanda olunacak.

Başka bir seçenek yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi