Murat Kubilay: Muhtemelen bir döviz şoku daha yaşayacağız, 10-15 milyar dolar rezerv kaldı

Murat Kubilay: Muhtemelen bir döviz şoku daha yaşayacağız, 10-15 milyar dolar rezerv kaldı
Yeni bir döviz şokunun ufukta gözüktüğünü söyleyen ekonomist Kubilay, 'Bu iş tehlikeli yerlere kadar gelecek, öncekilerden çok daha farklı olacak. Finansal sistem de sarsılacak' dedi.

Dolar geçtiğimiz hafta başından bu yana yükselişini sürdürerek 14,60'lı seviyelerden 16 lira seviyesine kadar dayandı. Ekonomist Dr. Murat Kubilay, doların arz-talepten kaynaklı olarak arttığına dikkat çekerken, önümüzdeki dönemlerde ise aralık ayında olduğu gibi bir kur şoku yaşamanın muhtemel olduğu konusunda uyardı.

Türkiye ekonomisi uzun süre önce kapıldığı anaforun içinde gün geçtikçe dibe doğru gidiyor. Son olarak, değersiz TL - düşük ithalat ve sonuçta düşük cari açık politikası iflas etti. Cari açık artarken, TL değerinin pul olduğuyla kaldı. Mart ayı itibariyle cari açık 24,2 milyar dolara yükseldi. Ekonomistlere göre açığın yıl sonunda 45 milyar dolar seviyesine gelmesi bekleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun hesaplamasına göre dahi yüzde 70'i bulan enflasyon ve sürekli el yükselten hayat pahalılığı da ekonomi politikasının bir diğer yakıcı sonucu oldu. Geçen haftadan itibaren yeniden hareketlenen döviz kurları ise 16 liraya sadece bir adım ötede.

EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMADI

Gazete Duvar'ın sorularını yanıtlayan uluslararası ekonomi ve finans uzmanı Dr. Murat Kubilay, öncelikle, hükümetin uyguladığı yüksek döviz kuru politikasının amacını ve geldiği durumu şöyle özetledi:

"Yüksek döviz kuruna dayalı sistemde hane halkının satın alma gücü düşecekti, dolayısıyla ithal talebi azalacaktı, buna karşılık işgücü maliyeti, kiralar, araziler ucuzlayacağı için de üretim öne çıkıp, ihracat artacaktı. Fakat Ukrayna savaşıyla birlikte emtia fiyatları ile enerji maliyetlerindeki ciddi artışlardan dolayı bu durum, öngörülenden daha kısa sürede ömrünü tamamladı. Haliyle arkadan gelen enflasyon artışıyla, düşünüldüğü kadar ekonomide rekabetçi güç oluşturulamadı. İhracat beklenen sıçramayı yapamadığı gibi enerjiden dolayı da ithalat istenildiği kadar düşürülemedi. Bunun sonucunda da cari açık yine artınca kur üzerinde baskı oluşmaya başladı. Oluşan tabloyu dengeleyebilecek bir sermaye girişi de yaşanmadı. Turizmden beklenen gelirlerin bir kısmı gelse de, sadece bugüne kadar durumu ötelemeyi başardı.

ÖDEME SIKINTISI TEHLİKESİNİ GÖRÜP YAVAŞ YAVAŞ VAZGEÇTİLER

Zaten dolar kuru 15 liraya ulaştıktan sonra ekonomi yönetiminin yavaş yavaş satıştan vazgeçip kuru serbest bırakması, eldeki satabileceği alanın daralmasını görmesi ve bunun çok daha tehlikeli yerlere geleceğini fark etmesiydi. Yani Türkiye'nin dış borç (441 milyar dolar) ve ithalat yükümlülüklerini ödemekte sıkıntı yaşayabileceğini görüp çekilmesiyle gerçekleşti son hareketlilik. Muhtemelen farklı bir düzeyde tekrardan dolar kurunu sabitlemek isteyeceklerdir, o baskıyı, en azından 1 lira gevşeterek (yeni barajın 16 lira seviyesine yükseltilmesi) çözebileceklerini düşünüyorlardır ama döviz açığının nedenleri daha yapısal olduğu için bu da kalıcı başarılı olmayacaktır. Bu noktada, seviyeyi (dolar kuru) ne kadar aşağıda yaparlarsa ömrü o kadar kısa olacak, ancak daha yukarlardaki bir rakamı savunma hattı gibi seçerlerse süreci bir süre daha götürebilirler.

BİR KUR ŞOKU DAHA MUHTEMELEN YAŞAYACAĞIZ

Öte yandan Ukrayna savaşının yarattığı özellikle büyük ithalat artışı, artı küresel merkez bankalarının son 40 yılın en yüksek enflasyonuna daha agresif şekilde yanıt verme istekleri, Türkiye'nin bu şekilde yapay politikalarla süreci bir yıl daha götürmesini engellemiş oldu. Kur artışlarının üzerine yeniden bir kur şoku da muhtemelen yaşayacağız. Şu anda kur şoku yaşamadığımız, sadece dövizdeki arz-talep dengesinden ötürü doların hafif hafif arttığı şeklinde değerlendirmek gerekiyor. Ancak geçen yıl kasım, aralık aylarında yaşadığımıza benzer bir durum önümüzdeki haftalarda gerçekleşebilir. Ha bu arada Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun toplantıları da var, burada telafi edici bazı geri adımlar atılırsa, daha pozitif bir durum gerçekleşebilir.

Bu saatten sonra ya daha olağan politikalara geçiş  ya da sermayenin serbestisini daha engelleyici politikalar tercih edilecek. Veya dışarıdan döviz kaynağı bulunacaktır. Fakat uzun yıllardan beri işte Körfez bölgesinden, Uzakdoğu'dan çok paraların geleceğine dair hep şehir efsaneleri çıkar ancak bunlar hiç gerçekleşmedi. Kolay kolay da ikili anlaşmalar Türkiye'nin ihtiyacını karşılayacak düzeyde olmayacaktır. Dolayısıyla da belli bir yerden sonra tekrar tıkanma olacak ve yeni bir şok yaşayacak gibiyiz.

MERKEZ BANKASI'NIN SATILABİLİR DÜZEYDE 10-15 MİLYAR DOLARI KALDI

Merkez Bankası rezervinde satılabilir düzeyde 10-15 milyar dolar gibi bir para kaldı. Öte yandan turizm gelirlerinin bir kısmı da önden geliyor, yani onlara rağmen durumun bu olması, muhtemelen bu parayı da hemen 15 lira seviyesinde heba etmeyelim, ileride daha zor günler için saklayalım demelerine neden oldu. Zaten Merkez Bankası turizmden gelen paranın bir kısmını sattı bile. Dolayısıyla o kaynak da düşünülenden daha erken tükeniyor. Yine bir süre daha bunu öteleyebilir iktidar ama önünde sonunda kaçınılmaz durum gerçekleşecek. Bu iş tehlikeli yerlere kadar gelecek, öncekilerden çok daha farklı olacak. Sadece enflasyon değil, finansal sistem de sarsılacak. 
Özetle, bu kadar sürekli açık veren bir ekonominin zaten taşıma suyla değirmeni döndürmesi sağlanamaz. 

Bunun üzerine fazla yorum yapmak istemiyorum, sermaye serbestisi daha da kısıtlanabilir diyebilirim.

ENFLASYONDA İYİLEŞME BEKLEMEK AŞIRI İYİMSERLİK OLUR

Yeni bir kur atağı yaşanmadığı sürece enflasyon daha makul adımlarla yükselmeye devam edecek. Enflasyonda bir iyileşme beklemek aşırı iyimserlik olur. Nasıl öyle bir iyileşme gelebilir; Bütün dünya konjonktüründe bir anda iyi bir gelişme olur, ancak öyle gerçekleşebilir. Bu da artık Ukrayna savaşı bitse dahi Rusya'nın petrol ve gazı dışarıda bırakılmak istendiği için pek de mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla çok uç faktörlere bağlı, öbür türlü bir iyileşme mümkün değil. 

DIŞ FİNANSMAN KAYNAKLARI DARALACAK

İlk bakışta ABD ekonomisi gayet güçlü, dolayısıyla asıl sorunu enflasyona odaklanmak durumunda. Ancak enflasyonla mücadele nedeniyle ilerleyen aylarda ekonomik büyümesinde sorunlar yaşayacak. Bu tip dönemlerde ABD yüksek faiz verebildiği için Türkiye gibi riskli ülkelere para gitmek istemeyecek, haliyle Türkiye'nin de dış finansman kaynakları daralacak, daraldığı için de dış finansmanla döndürmeye çalıştığı büyümesi de iyice zayıflayacak."

Öne Çıkanlar