Pandemiden aşşağa Kasımpaşa

Bakın; Maliye bakanının dolarla ilgilenmediği bir dönemde, sağlık bakanı salgın hastalıkla bizzat ilgileniyor!

Ülkemiz Covit-19 hastalığıyla resmi olarak 10 Mart 2020 tarihinde tanıştı. Ertesi gün Sağlık Bakanı doktor Fahrettin Koca "Bugün bir hastamı kaybettim" tadında hüzünlü açıklama yaptı. O güne kadar hep "bizde hastalık yok" deniliyordu. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) o zamanki başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman ise "hastalık daha önce bize gelmiş olabilir" diye uyarıyordu. Çünkü İran bulaşıcı hastalığı bir ay geç açıkladı. Bu yüzden İran-Türkiye sınırı kapatılmadı. Bu süre zarfında Covit-19 mikrobu taşıyan pek çok insan Türkiye’ye girmiş olabilirdi.

Nitekim TTB Başkanının bu kaygısı doğru çıktı!..

Hastalık sınırlarımızı sinsice aşmıştı. 

Sınır ötesi operasyonları sıklıkla yapabilen kabiliyette bir ülkenin ilk kez sınırlar dıştan ciddi biçimde deliniyordu. 

Resmi düzeyde "hastalık bize girmedi" demekle "girmemiş" olmuyordu. Bu gerçek hastalık girdiği zaman anlaşıldı! 

Salgın hastalık (Pandemi diyelim daha fiyakalı oluyor) dışardan geliyordu, bütün ulusu ilgilendiriyordu, yani "ulusal güvenlik" bakımından da olaya yaklaşmak gerekiyordu. 

Biraz geç olmakla birlikte Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 30 Eylül 2020 günü "tarihi bir açıklama" yaparak şöyle dedi:

- Covit-19 testi pozitif çıkan ancak hastalık belirtileri göstermeyenleri turkuaz tabloya almıyoruz! 

Bazı kendini bilmezler buradan hareketle hamile testi pozitif çıkıp, midesi bulanmayan, kusmayan, aş ermeyen kadınların da hamile sayılmaması gerekeceğini sorgulayan sosyal paylaşımlar yaptılar. 

Mantık olarak haklı durumları, hangi ülkede yaşadıklarının farkında olmamalarıyla yakından ilgilidir. Artık bu ülkede gerçeklerin hakikatlerle olan bağlantıları kopmuş haldedir. 

Bu çerçeveden bakınca bakanın neden böyle baktığı da ortaya çıktı:

- Ulusal güvenlik açısından böyle yaptık!

Anlamak elbette kolay değil.

Şimdi bir düşünün; Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’dan bunca yıl sonra Akdeniz yeniden bir "Türk Gölü" haline gerilmek üzereyken, "Güney Kafkasya’nın ateşine benzin dökmeyin" talepleriyle karşı karşıya bulunan bir iktidar var. 

Eğer Covit pandemisi Türkiye’yi çok tehlikeli biçimde sardı, herkes hasta oldu, ya da olmak üzere tarzında açıklamalar yapılırsa ne olur?

Batıdan Yunan ve Bulgar orduları, doğudan Ermeni, Gürcü, İran, Güneyden Irak, Suriye orduları hepsi bir anda ve hep birlikte taarruza geçmezler mi? 

Geçmezler!..

Tamam öyle olsun ama ya geçerlerse?

İşte vizyonu geniş olan bir bakan, tek bakışta böylesi hayalleri görebilecek kabiliyette olmalıydı, o da oldu!..

Okullar açılıyor, fabrikalar kapanıyor, enflasyon ve dolar yükseliyor, Türk lirası ve istihdam düşüyor. Demokrasi, parlamento, hak, hukuk, adalet, sefalet, açlık, yoksulluk, yoksunluk hepsi bir harman yerinde rüzgarlara kapılmış savrulup gidiyor. 

Bütün bu koşullar altında hastalık pozitif-negatif diye tartışmak abesle iştigal etmek olmaz mı? 

Bakın; Maliye bakanının dolarla ilgilenmediği bir dönemde, sağlık bakanı salgın hastalıkla bizzat ilgileniyor! 

İşleri başından aşkın bir yönetim, böylesi detaylarla yıpratılmaya çalışılırsa haklı olarak diyebilir ki:

- Pandemiden aşşağa Kasımpaşa!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi