paranın ve itirazın izinde

içinden kâr, para, sömürü falan geçen her şeyi küçümseyerek çıktığımız yolda, her şeyi ahlakla ve fikirlerle açıklayarak devam ediyoruz.

twitter’da paylaştıkları 20’li yaş fotoğrafları telefonla değil de fotoğraf makinesiyle çekilmiş olanlar muhakkak hatırlar, sonraki nesiller bile yetişmiş olabilir. bir ara "ekonomik indirgemecilik" terimi çok revaçtaydı. sınıftan bahsedenleri suçlamak için, birçok durumda haksız yere kullanılırdı. haksız yere çünkü sınıflar arası ilişkiler, kişilerin sınıfsal konumu çok şeyi açıklar.

açıklamadığı şeyler de var tabii. örneğin aynı işyerinde, aynı işi yapan iki babadan islamcı olanın, solcu ve alevi olana göre, kızının hayatını kısıtlama ihtimali çok daha yüksek. dinsel olanları da dahil ederek söyleyeyim, ideolojik tercihler, politik kimlikler de insanların tutum alışlarını değiştirebiliyor. ama insanlar, nadiren çıkarlarına ya da daha doğru bir terimle çıkarları sandıkları şeylere aykırı hareket ediyor ve yönetenler, çıkarlarının ne olduğu konusunda yanılmıyor, o yüzden yöneten onlar zaten.

içinden kâr, para, sömürü falan geçen her şeyi küçümseyerek çıktığımız yolda, her şeyi ahlakla ve fikirlerle açıklayarak devam ediyoruz.

bunun en çarpıcı tezahürü geçmişteki akp, bugün akp-mhp iktidarının adımlarını anlamaya çalışırken ortaya çıkıyor. bunları ya ideolojik tercihlerle ya da kendini gizleme çabası olarak görmek çok yaygın, hatta çok aşırı yaygın demek haksızlık olmaz. oysa sınıfsal ilişkiler bir yana, işin içinde epeyce ekonomi var.

evet, akp diğer sağ partilerden -örneğin birçok açıdan benzediği anap’tan- farklı olarak, sadece egemenleri temsil etmiyor, ideolojik tercihleri de var; siyasal islamcı. içki içilmesin, kadınlar örtünüp eve kapansın, bölgede ihwan’la işbirliği yapılsın istiyor. (tabanının tamamı değil, yönetici kadroları) ama özellikle birincil önceliğinin iktidarda kalmak olduğu bu dönemde her adımını bununa açıklamak mümkün değil. bugün içki yasağı gibi hamleler seçmenlerini bir arada tutmak, sayılarını artırmak için.

ama marketlerde temel ihtiyaçlar dışındaki malların satılmamasını anlamak için belki parayı takip etmek doğru olabilir. örneğin, bu şartlarda internet üzerinden alışveriş yaygınlaşınca bundan kim kazançlı çıkacak? hangi şarkıcıların iktidara yakın olduğunu incelikle takip ediyoruz fakat hangi internet sitesinin böyle bir kısıtlamadan yararlanacak şekilde iktidarla içli dışlı olduğunu bilmiyoruz. inşaatçılar, kendilerini gözümüze kendileri soktu, onlardan haberdarız.

akp’in herhangi bir hatayı ya da hukuksuzluğu örtme ihtiyacı yok. örneğin kapanma bittiğinde monarşiye dönülecek, içki yasak ve kadınlar örtünmek zorunda olacak, medeni kanun ve ceza kanununda şer’i hükümler benimsenecek dense, mhp’nin itiraz etme ihtimali dışında bir sigortamız yok. belki hırsızlıkta el kesme falan gibi hükümler ceza kanunu konusunda -ne olur ne olmaz diye- bir isteksizliğe sebep olabilir ama şer’i medeni kanun ve tabii zorunlu örtünme kolayca kabul görür.  kadın hareketi sokağı bırakmaz, çeşitli sol gruplar da basın açıklamaları yapar tabii ama onlar dayak yerken nice laiklik yanlısı, araplara ilene ilene, internette üzümden alkol damıtmanın yollarını araştırır, bağı olan tanıdık var mı diye telefon rehberine bakar. avrupa ülkelerinden bazıları, belki avrupa birliği bişeyi, ve duruma göre abd endişelerini bildirir.

ya da şöyle sorayım, kemal kılıçdaroğlu bugün adalet mitingi yapmıyorsa, sebebi pandemi ya da buna ihtiyaç olmaması mı?

özellikle yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığının ortadan kalkmasıyla birlikte iktidar karşısında sigorta olabilecek bir güç yok elimizde. o yüzden endişelenmesi gereken merkel ve macron değil, biziz, bence. iktidar meşruiyetini seçmende arama dönemini geçti, dünyanın başka ülkelerinden gelecek tepkileri, çıkar ilişkilerinin şekillendirdiğini bilecek kadar akıllılar. biz de unutmasak keşke; iktidarla baş başayız.

insanların yoksulluktan intihar ettiği, salgından ölenlerin sayısından bile emin olmadığımız ülkede islamcı iktidarın içki yasağını örtmek için tarak ve bardak satışını da yasaklayacağına inanmak ve bunun üzerinden muhalefet etmek, önceki adımımız olan, "demokrasi herkesin ihtiyacı"ndan bile daha umarsız görünüyor bana.

zaten demokrasi de herkesin değil, başı dertte olanların ihtiyacı. (bugün hak ihlallerinden şikayet eden cemaat mensuplarının 15 temmuz öncesi, o ihlalleri bizzat uygulayanlar olduğunu da unutmuyoruzdur ve bir başka tepetaklak durumda uygulamadaki yerlerine döneceklerinin de farkındayızdır, umarım.)

düğüm oralarda değil, bence. ikizdereliler, somalılar, pazarlar kurulmadığı için ürününü çöpe dökenler, yakını covid’den ölüp doğal ölüm yazılanlar, parası olmadığı için tedavi ettiremediği çocuğunu defnedenler, davul zurnayla askere gönderdiği evladının cenazesi, bilmediği bir ülkeden gelenler oylarını sorgulayacak. anlatmaya sabrımız olursa daha hızlı sorgularlar. 

elimizde kendi gücümüz, cezaevlerini dolduran yol arkadaşlarımızın sesi var. bu yazı biraz karışık oldu, içinde bulunduğumuz günler ve benim kafam da karışık çünkü. sorularımın cevaplarını bilmiyorum ama sormanın da bir adım olduğuna inanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi