Türkiye yeni normaline(!) koşuyor

Ancak, bugün bile, yeni sisteme rağmen bile, hala bazı kurumlar, sallansalar da, ayakta gibiler.

Türkiye yeni normaline (!) doğru dört nala koşuyor.
Ancak, bu yeni normal çok öyle arzu edilebilecek bir normal de pek değil.
Ancak, maalesef, yine de bir tür normal, yeni bir tür uyum.
Türkiye yaklaşık yedi seneden bu yana hukuk devleti olma özelliğini hızla yitiriyor, hatta artık tamamen yitirdi de diyebiliriz.
Erdoğan, daha Başbakan iken, siyasetinde tek adam icraatına başladı, yapılanlar bırakın normatif (istenen) değerleri, pozitif (mevcut) hukuka dahi aykırıdırlar, bu süreçte "Parlamenter sistemi buzluğa kaldırdık" bile diyebildi, üstelik bunu derken daha bugünkü sisteme geçişi üreten referandum bile yapılmamış idi.
Ancak, bugün bile, yeni sisteme rağmen bile, hala bazı kurumlar, sallansalar da, ayakta gibiler.

Hangi kurumlar mı?
1- Mesela, çok cılız da olsa bir muhalefet var.
2- Mesela, çok yalpalasa da, bir Anayasa Mahkemesi, bir Yargıtay var (Danıştay var diyemiyorum).
3- Mesela, hala yürütme, Merkez Bankası büyük hatalar yaptığı zaman anında tepki verebilen bir dışa açık piyasa sistemi mevcut gibi.
Bunu sağlayan da bir konvertibilite yani sermaye hareketlerinin serbestisi var.
4- Ekranları karartılsa bile bazı televizyonlar hala ciddi muhalefet yapabiliyorlar.
5- 2019 İlkbaharında Erdoğan’ın canını çok ama çok sıkan yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara’yı (ve başka kentler) kaybettiler AKP adayları.
6- Bir HDP milletvekili hala TBMM’de oturum yönetebiliyor.
7- Anayasada hala, çok çok kötü bir yazıma rağmen, laiklik ilkesi yerinde duruyor.
Yukarıya aklıma ilk gelen yedi konuyu koydum.
Bugün iktidarda olan Erdoğan ve Cumhur İttifakı işin özünde bu yedi  konuya sıcak bakmıyorlar.
Erdoğan ve Cumhur İttifakı sandık marifetiyle ya da başka yöntemlerle iktidarda kaldıkları ve bu zihniyet dünyasını taşıdıkları ölçüde ortada normal olmayan bir durum var demektir.

12 Mayıs 2020’de yine Artı Gerçek’e yazdığım "Büyük uyumsuzluk" başlıklı yazıda mevcut iktidar ideolojisi ile bazı kurumların tezat oluşturduklarını ve bu iktidar ideolojisi değişmediği sürece de mevcut pozitif hukuku bu ideolojiye uyarlamak isteyeceklerini yazmış idim.

Aradan yaklaşık beş ay geçmiş ama maalesef karamsar öngörüm bir ölçüde gerçekleşmiş gibi. 
1- Altı sene önceki Kobani olayları bahane edilerek muhalefet kurumu budanıyor, TBMM’ye HDP’li yedi milletvekilinin fezlekesi yakında ulaşacak herhalde.
2- Süleyman Soylu’nun AYMBaşkanına sataşması, arkasından Bahçeli’nin AYM açıklaması sistemin bu AYM’yi bile taşıyamadığını ve bu kurumu ortadan kaldırmak ya da yeniden yapılandırmak istediklerinin çok net kanıtları. 
3- İktidar bu hukuk karşıtı ideolojisinde ısrarlı olduğu sürece (artık geri dönüş mümkün değil) ve aynı zamanda sermaye hareketleri serbest olacak ise dolar ve avroyu frenlemek mümkün olmayacak, Cumhur İttifakı hukuka dönemeyeceği için de muhtemelen sermaye hareketlerinin serbestliği gündeme gelecektir. 
4- Önce TELE1, şimdi de Halk TV gerçekten komik (trajikomik) gerekçelerle karartıldı (RTÜK marifeti), bazı muhalif gazeteler de Basın İlan kurumu ile cezalandırılıyor; anlaşılan iktidar ideolojisi bu kadar bir muhalif yazılı ve görsel basını bile kaldıramamaktadır.
5- Cumhur İttifakı ya Siyasal Partiler Kanununda ve Seçim Kanununda yapacakları değişikliklerle ya da, bir ihtimal daha var o da…, bölgesel güvenlik gerekçeleriyle seçimler ertelenecektir.
6- Çok yakında TBMM’de Başkan vekilliği yapacak bir HDP milletvekili bulmak da zorlaşacaktır.
7- Diyanet İşleri Başkanlığının üstlendiği görevler düşünüldüğünde devletin laiklik ilkesi de artık sadece kadük bir anayasal maddeye dönüşecektir.
Mevcut iktidar ideolojisi ve bazı kurumlar anormal bir birlikteliktir.
Yeni ve çok korkunç normal ise tüm anayasal ve yasal kurumların iktidar ideolojisi doğrultusunda kapanmaları ya da tümüyle biçim değiştirmeleridir.
Türkiye maalesef büyük bir hızla bu yeni normale doğru koşmaktadır. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi