Yedinci, sekizinci Lenin dönemi!

Yedinci, sekizinci Lenin dönemi!
En son halay çekenlere ceza istendi. Yıllar geçiyor ama sanki hiçbir şey değişmiyor diye düşünüyor insan. Evet, değişmese de ağırlığı artıyor. Sanırım altıncı Lenin dönemi çoktan bitti.

Geçen hafta bir haber vardı. Batman’da savcılık mitingde Kürtçe şarkıya ritim tutarak eşlik eden ve halay çeken 13 kişi hakkında "örgüt propagandası" iddiasıyla soruşturma başlattı. ‘Şüphelilerin’ Şivan Perwer’e ait "Serhildan jiyane"  şarkısına eşlik edip halay çektikleri tespit edilmiş.

Savcı haklı!

Müzik örgütlü bir faaliyettir.

Ritm demektir. Ritm, bedeninizi ve ruhunuzu şeytan uçurtması gibi alıp götürebilir. İktidarlar şeytan uçurtmalarından hiç hoşlanmaz.

Müzik, bazen halayda, dansta olduğu gibi yan yana durmaktır. Yani bir anlamda saf tutmaktır, safları sıklaştırmaktır.

Kelimenin öz anlamıyla saflaşmaktır. İktidarlar, cinden cinci hocalardan hoşlanır.

Müzik, uyum ve ahenk demektir. İşbirliği demektir. Barış demektir. Kavga eden bir grubun müzik yaptığını düşünebiliyor musunuz? İktidarlar ayrımdan, ayrımcılıktan, kavgadan ve savaştan beslenir.

Devletini seven bir savcı, yargıç devletin bekası için gerekirse öküz altında buzağı değil timsah bile bulur.

Ve bu yeni bir durum değildir.

Geçmişte bir yazımda da kullandığım bir iki olay aklıma geldi.

Mesela, yıllar önce Diyarbakır’da aynı pankartın sağ sopasını tutan bir vatandaş 10 ay, sol sopasını tutan vatandaş yedi yıl ceza almıştı.

Tek pankart, iki ayrı mahkeme, iki farklı ceza.

O zamanda herkes haklı olarak şaşırmış ve sormuştu: "Bu nasıl adalet."

Oysa şaşılacak bir şey yoktu. Yedi yıl ceza alanın günahı pankartın solunda durmasıydı. 

Bazı coğrafyalarda solda durmak her zaman tehlikelidir!

Hem pankart taşıyacaksın, hem solda duracaksın. Hiçbir devlet savcısı bu numarayı yemez.

Zaten pankartın kendisi fazlasıyla tehlikelidir.

Ruhi Su söylerdi.

"Ellerinde pankartlar/ gidiyor bu çocuklar/ Kalkın ayağa, kalkın."

İşte pankartlar hep bir isyanın, itirazın işaretidir.

Devlet büyükleri de bu itirazdan hoşlanmaz. Pankartı kafanda paralar.

Yine yıllar önceydi, 49 yaşında 6 çocuklu, okuma yazması olmayan bir kadına taşıdığı pankart nedeniyle ceza verilmişti.

Ona da 7 yıl. Bu 7 uğursuz rakam mıdır nedir!

O zaman da nasıl olur diye şaşırılmıştı. 

Oysa yine şaşırılacak bir şey yoktu. Aslolan devletin bekasıdır demiştik.

Sayın yargıç, o kadının taşıdığı şeyin pankart olmadığını yılların deneyimiyle çok iyi biliyordu. Kadının taşıdığı sadece pankart değildir, yüreğidir. Ve verilen ceza kadının isyan eden yüreğinedir.

Hadi bir örnek de rahmetli Uğur Mumcu’dan vereyim. 

Mumcu, bir Kars türküsünde geçen,

"Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne" sözlerini yazısında kullanınca hapsi boylamıştı. 

Kül yutmaz savcılar, Mumcu’nun niyetini hemen anlamıştı.

Mumcu, "Sakıncalı Piyade" kitabında bu olayı şöyle anlatır:

"Suç büyüktü. Bir halk türküsünü yazıda anarak komünistlik yapılmıştı. Koskoca savcı kaçırır mıydı bunu. ‘Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne.’ Savcı uzun araştırmalardan sonra bu sözde komünizm propagandası olduğunu saptamıştı. ‘Komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üstüne sallanacağı belirtilmektedir.’ Düşman kim? Burjuvazi. Bayrağı sallayan kim? Proletarya. Nasıl sallıyorlar? Soldan sağa." 

Aynı günlerde Mumcu’ya bir dava daha açılır.

Çünkü Mumcu, "ordu uyanık olmalıdır" diye yazmıştır.

Bilirkişi ‘devlet kapısı’ gibi rapor yazar:

"Türk ordusu zaten uyanıktır, ‘Ordu uyanık olmalı’ demek Türk ordusunun uyanık olmadığını söylemek anlamına gelir."
Gördüğünüz gibi o günlerden bu günlere değişen bir şey yok Devlet uyanıktır, öküz altında buzağıyı değil timsahı bile görür derken haksız değilim. Dikkat edin uyanık olmalıdır demiyorum, uyanıktır diyorum!

O günlerde yazdığım yazıyı şöyle bitirmişim:
"Sıkıyönetim günlerindeki aramalarda bir sıkıyönetim görevlisi bir kitapta 
‘v.i. Lenin’ biçiminde yazılan Lenin’in adını görünce askerlere seslenir: ‘Yaz oğlum, altıncı Lenin!’

Yedinci, sekizinci Lenin çıkmadan bu çarkın dönüşmesini dileyelim."

Ama görünen o ki, değişen bir şey yok. Yedinci, sekizinci Lenin’e rahmet okutacak olayları yaşıyoruz.

Ama biz yine de değişmesini umut edelim.

Ve Sabahat Akkiraz’ın bir türküsüyle bitirelim:

"Sağ yanımda yaram var/ sol yana dönder beni."

 


 
 

 

 

 

Öne Çıkanlar