Birlikte kazanmak

Erdoğan’da somutlanan ve devletin en gerici, en şoven kesiminin kurduğu bloku kırmak, deneyimlerimizi ortaklaştırıp organize etmek ve “olmaz” denileni tersine çevirerek “olur” haline getirmek gerekiyor.

Umudu küçümsemek, umutsuzluğa paye dağıtmak, kim olduğumuzu da unutmak demektir. İktidarın üzerimizde kurduğu tahakkümün almak istediği tek sonuç da budur aslında. Kendini yokluktan var edenlerin, imkansızlıkları imkana dönüştürenlerin mücadele geleneği bu yüzden her daim tehdit altında olmuştur. Yine tehdit altındayız. Yine ve yeniden tutunduğumuz ne varsa ağır kıyımlarla karşı karşıya.

Umudun yenilmezliği ise baki bizler için. Böyle olmasa gücü elinde tutanların tehdit edebileceği bir şey de olmazdı. Var olduğumuzu bilmelerinin huzursuzluğu bir yana, dönüştürme gücüne sahip olmamız kaçırıyor uykularını.

Çok kırıldık, çok yenildik, bu bir gerçek lakin ayakta kalmanın bir yolunu mutlaka bulduk ve şimdi dalga dalga üstümüze salınan karanlığa karşı aydınlığı, savaşa karşı barışı, yok sayılmalara karşı var olmayı bir kez daha ayağa kaldırıyoruz. Çünkü hakiki olan biziz ve bunun meşruluğu ile gücü elinde tutanları sarsmaya devam ediyoruz.

Yenilgileri kazanıma dönüştürmeyi olmazsa olmaz sayanların dünyasında hayat böyle akar ve hayat, doğruyu da, yanlışı da sokakta sınar.

Onu sokakta sınayanlar ne yenilmeyi ayıp sayar ne kazanmanın kibrini üstünde taşırlar. Kazanmak için girilen her meşru kavganın sonuçları olur ve o sonuçlar bizi biz yapan deneyimleri oluşturur. Elbette deneyimler doğru bir siyaset zeminine oturtulduğunda anlam kazanırlar.

İstenilen sonucu alamamış olmanın suçunu bahanelere atmanın yolunu yapanlar her zaman olur. “Büyük” olmanın büyüsü bazen gözleri kör eder. Gerçeği görmek yerine, kendi doğrusunu gerçek-miş gibi dayatır. Kendine toz kondurmayan bir parıltıyla dolaşmak isteyenlerin en büyük handikabı o parıltıya muhtaç olmalarıdır ve evet, “hakikat şu acı hakikat” dev aynalarını hep tuz buz edendir.

Seçimlerin ilk turundan çıkan sonuçları elbette konuşacağız. Konuşacak çok şeyimiz olduğu açık. Bizleri hedeften uzaklaştıran, sosyal medya goygoyculuğuna hapseden bir geri kültürün, nasıl hayatlarımızı zapturapt altına aldığına, ödenen onca bedelin nasıl rahat rahat araçsallaştırıldığına birlikte bakacağız ama önce, karanlıkla hesaplaşma ve bizden çalınan ne varsa geri alma zamanı.

Oyun içinde oyun kurup, burjuva siyasetinin en ahlaksız, en şekilsiz tahakkümünü bize dayatarak, yıllar yılı bedelini en ağır şekilde ödediğimiz ve özgürlük, demokrasi, barış, adalet diyerek sokak sokak kurduğumuz o inadın üstünde tepinenlere “yeter çekilin kenara be!” tavrını 2. Turda gösterme zamanı.

Bunun tek yolu, Erdoğan’da somutlanan ve devletin en gerici, en şoven kesiminin kurduğu bloku kırmak, deneyimlerimizi ortaklaştırıp organize etmek ve “olmaz” denileni tersine çevirerek “olur” haline getirmek gerekiyor.

BİR SUÇ ÖRGÜTÜ VAR KARŞIMIZDA

İlk turda bu blokun kazanmasının önüne geçildi. Bu hiç azımsanacak bir şey değil. 23 yıldır toplumun tüm genleriyle oynamış, tüm toplumu lümpenleştirmek için uğraşmış, baskısını, şiddetini muhalifleri yok etmek için seferber etmiş, yağma ve talanla beslenmiş devasa bir organize suç örgütü var karşımızda.

Buna rağmen değişim, dönüşüm isteyen milyonlar bu eşitsiz savaşta, kazanmak için elini taşın altına koydu ve evet belki ilk turda kazanamadı ama kaybetmedi de.

Kaybetmenin teorisini yapanlara inat, kazanmanın ve mücadele etmenin hattını koruyan inanç, bizden bağımsız değil kesinlikle. Milliyetçi, şoven bir ülke düşleyen ve bunun için oyun içinde oyun kuranlara rağmen, bu ülkede değişim dinamizminin motor gücü olan Kürt siyaseti, sol, sosyalistler ve aydınlık bir ülke talebiyle bir araya gelen demokrasi güçleri temel belirleyici olarak bir kez daha sahadalar.

Ve onlar hiçbir zaman “bitti” demeyecekler. Ne sonuç çıkarsa çıksın, kaldıkları yerden devam edecekler. Eğer bu inat olmasaydı, bugün üstüne konuşabileceğimiz bir ülke de olmayacaktı.

Bu yüzden kendinde olmayanı kendine getirmek, kırılanları, dökülenleri omuzlarından sarsmak ve bir arada olmanın gücünü kitlelere taşımak sorumluluğu hepimizin omuzlarında.

Birlikte kazanmanın tek yolu bu.


Akın Olgun: Siyasi nedenlerle 7 yıl tutuklu kaldı. 2002’de İngiltere’ye yerleşti. 2009-2015 yıllarında BirGün gazetesinde haftalık yazılar kaleme aldı. Gazete ve haber portalları aracılığıyla düzenli olarak okurlarıyla buluştu. Adları Saklıdır, Ecel Öyküleri, Karanfil Mevsimi, Kül Sesleri ve El Alem adlı kitapları kaleme aldı. Olgun’un “Sokaksızlar” (White) ve “İnat” “Farewell” (Veda) adlı öyküleri kısa metraj olarak beyaz perdeye aktarıldı ve senaryosunu yazdığı Fısıltılar (Whispers) adlı kısa metraj filmi Feel The Reel Uluslararası Film Festivali’nden üç dalda ödüle layık görüldü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Akın Olgun Arşivi