Mutlu değiliz, ama umudumuz dipdiri…

"Ellerinizden başka her şey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir!..”

Malûm Türkiye büyük bir gazeteci hapishanesi halinde. Dünyada saygın kuruluşlar düzenledikleri çeşitli uluslararası raporlarla sık sık Türkiye’nin durumunu tüm dünyaya duyuruyorlar.

Haber alma özgürlüğü artık tamamen ortadan kalktı. Ana akım ya da yaygın medya olarak anılan medya da tümüyle Saray denetiminde. Bir de doğrudan " propaganda bülteni" şeklinde çıkanlar var.

Şahsen, hiç birine göz atmak için dahi olsa elimi sürmüşlüğüm yok. Bazılarını marketlerde alışveriş poşetinin içine (ücretsiz) koymaya teşebbüs ediyorlar. Ama, almamakta direnenlerdenim!

Sabahları Artı TV’nin "Gün Başlıyor" programında nasıl olsa tümü ekrana yansıtılıyor. Oradan birinci sayfaları görüyor, manşetleri öğreniyorum. Bir çalışmada, makalede kullanmak istediğim bir ayrıntı olursa, onu da internet üzerinden izliyorum… Şimdi de öyle yaptım.

İşte bu güzide "gazete"lerden Sabah; yazarı Taha Dağlı’ya bir geçmiş yıl değerlendirmesi yaptırmış. Hayli iddialı bir de başlığı var: "10 Soruda, 2017'de Türkiye dünyada neler yaptı?"

Aynı bir kahramanlık destanı içeren masal kitabı gibi. Yılın son gününde küçük bir bölümünü sizlerle paylaşacağım. Neler yapılmış, neler…

"2017'ye terör saldırılarıyla girmiştik. 15 Temmuz darbe girişiminin etkileri de hala sıcaktı. DEAŞ, PKK, PYD ve FETÖ tüm bu terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik saldırı ve tehditleri vardı. 2017'de hepsiyle bir bir mücadele edildi. Ve bu mücadeleden ödün verilmedi. Türkiye FETÖ ve PKK ile mücadele ederken, AB 2016'dan beri Türkiye'ye yönelttiği "terörle mücadelede reform yapın" tehditlerini arttırdı. Türkiye'ye "terör örgütlerinin üzerine bu kadar fazla üstüne gitmeyin" diye ayar çekmeye çalıştı. Bunun karşılığında da Türkiye'yi AB dışında bırakmakla tehdit ettiler.  AB'nin tavrı netti, terörle mücadelede frene basmamızı istediler, yapmazsak tehdit ettiler. Yaptık ama tehditlerinin içinin boş çıktığını gördük. ABD de aynı tehdidi savurdu. Biz PKK ile mücadele ettikçe onlar da Suriye'de PKK uzantısı PYD teröristlerini silahlandırdı. Suriye'de kuzeyde sınırımız boyunca bir terör devleti kurulması için her şeyi yaptı…."

"…Türkiye sivil bir anayasaya geçecek diye özellikle Avrupa ülkeleri top yekun Türkiye'ye saldırdı. Şubat-Mart-Nisan aylarında başta Almanya ve Hollanda olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde hayır propagandaları yapıldı. Almanya medyası, devlet televizyonu bile Türkiye'deki referandumda hayır çıksın diye yayın yaptı. Türk bakanlar engellendi, sansüre uğradı. Hollanda, Aile Bakanının başkonsolosluğumuza girişine izin vermedi. Buna tepki gösteren vatandaşlarımıza at ve köpeklerle saldırdı. Avrupa'da en çok Almanya Türkiye'ye yönelik terör örgütlerini destekleme konusunda başrol oynadı. 16 Nisan referandumundan sonra da Eylül ayındaki kendi seçimlerinde Türkiye düşmanlığını hat safhaya çıkardılar. Türkiye bunlara pabuç bırakmadı. Terör destekçisi Alman milletvekillerinin İncirlik'e girişine izin verilmedi, Almanlar İncirlik'i terk etmek zorunda kaldı…"

* * *

Ben internet üzerinden takip etmekle de olsa daha fazlasına tahammül edemedim. Her sıkıldığımda yaptığım gibi, kendimi edebiyata ve şiire attım.

Zaten buruk girdiğimiz yeni yılda, sizlerin içini de daha fazla karartmadan, okuduğum şiiri paylaşmak istedim. Bugün yazılmış gibi canlı bir Nazım Hikmet şiiri ile bari umuda yol alalım…

ELLERİNİZE VE YALANA DAİR

Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benzeyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen
elleriniz.

Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.

Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden
doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın…

İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.

Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.

Nazım Hikmet Ran (Bursa Cezaevi, 1949)

* * *

2018'İN İLK SAATLERİ…

Bu haftaki yazım 2018’e girdiğimiz ilk dakikalarda sizlerle buluşuyor. Yılın son gününde yazmanın ve yazdığının okurla yeni yılda buluşuyor olması ayrı bir heyecan.

Farkındayım elbette, hepimiz buruk giriyoruz yeni yıla. Bu buluşma anımızı fırsat bilip değerlendirerek, bildiğimiz olguları kısacık da olsa birlikte yeniden hatırlayalım…

Kendisini en akıllı, en zeki tür olarak gören; kibirli insan türünün kurduğu düzenlerin vahşi egemenleri, her şeye rağmen her gecenin bir sabahının olduğu doğal akış karşısında çaresizler!

En güçlü olduklarını sandıklarında bile; zalim diktatörler, despotlar da gecenin en karanlık anının, aslında aydınlığa en yakın olunduğunun şaşmaz döngüsünü değiştiremiyorlar.

İşte bizler de bu gerçeğin farkında olarak yeni bir yıla giriyoruz. Mutlu değiliz, ama umudumuz dipdiri.

Bu ruh haliyle, içerdekilere, dışarıdakilere, Artı Gerçek e-gazetesi ve Artı TV ailesine, tüm okurlarımıza, hepinize, hepimize barış dolu, yaşanası bir yıl diliyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi