Bilmez Hocadan Tarih Tersleri

Bilmez Hocadan Tarih Tersleri

Rigas’ın mirası

‘Dış güçler’ veya ‘dış mihrak’ safsatasını ve sonuçta anti-emperyalizm efsanesini sorgulatacak bir isim Rigas. Çalışmalarıyla Osmanlı-Türkiye tarihinde modernleşme, hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilişkisi meselelerini yeniden düşünmek mümkün olabilir.

18. yüzyıl Radikal Aydınlanmacı düşüncesinin etkisiyle, Fransız Devrimi ile eş zamanlı olarak Osmanlı’da devrim için yola çıkan, zamanın ötesinde sözleri ve eylemleri nedeniyle gerçek bir öncü

Osmanlı’da anayasa, demokrasi/cumhuriyet, çoğulculuk ve laiklik konusunda yüz yıl boyunca bu topraklarda aşılamayan liberter fikirlerin yazarı…

Sonradan inşa edilen ayrılıkçı ‘Yunan milliyetçisi’ imajı nedeniyle Yunanistan’da ‘şehit’ olarak yüceltilen bir ‘kahraman’, Osmanlı’da ve Türkiye’de ise muhtemelen ‘fazla radikal’ olduğu için hem muhalifler hem de muktedirler tarafından görmezlikten gelinen bir ‘gavur’…

Yunan milliyetçililerinin yarattığı çarpıtılmış imajı kabullenmeye pek teşne günümüz tarihçileri ve genelde aydınları tarafından, Osmanlı (özellikle entelektüel) modernleşme tarihi ve onun parçası olarak anayasa(cılık), cumhuriyet(çilik), laiklik ve demokrasi (düşüncesi) konulu tarihyazımında hala ısrarla dışarıda tutulan bir düşünür

Velestinli Rigas…

Osmanlı’nın kurtuluşu anlamına gelmek üzere, demokratik, çoğulcu ve laik bir Helen/Osmanlı cumhuriyeti için atıldığı devrim mücadelesinin daha başında Avusturya yetkilileri tarafından yakalanarak işkenceli uzun sorgulardan sonra Osmanlı’ya teslim edilen ve 1798 yılı Haziran ayında idam edilen Velestinli Rigas…

*****

Bıraktığı ‘miras’ söz konusu olduğunda, öncelikle eserlerine ve fikirlerine bakmak gerekiyor ki - geçen haftaki yazıda belirttiğim üzere - bu sayede Osmanlı-Türkiye tarihinde modernleşme, hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilişkisi meselelerini yeniden düşünmek mümkün olabilir.

Ayrıca, iki yüzyıldır çözülemeyen modern zaman muamması ve - bugün (sol ve özellikle sağ) popülizm olarak karşımıza çıkan - modern elitlerin ‘baş belası’ olarak, ‘halk’ denilen mahluk hakkında konuşurken ‘başa dönmek’ için iyi bir fırsat olabilir Rigas.

Bu sayede cumhuriyet, demokrasi ve ulus-devlet kavramlarının aynı kavram seti içinde değerlendirilmesi gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.

Bu çerçevede, Osmanlı-Türkiye tarihinde Meşrutiyet (1876-78, 1908-1920), Cumhuriyet (1923 sonrası) ve demokrasi (1945 sonrası) çizgiselliğinde tartışılan siyasi tarihi de daha bütüncül düşünebiliriz.

Ancak yazdıklarından ve fikirlerinden önce, bizzat hayatıyla önemli bir şey öğretecek, ‘dış güçler’ veya ‘dış mihrak’ safsatasını ve sonuçta anti-emperyalizm efsanesini sorgulatacak bir isim Velestinli Rigas. Çünkü devrimci Fransa ve bizzat Napolyon’la ilişki ve işbirliği arayışına girdiği için idam edilirken, asıl muhafazakar Osmanlı ve Avusturya imparatorlukları arasındaki işbirliği sonucunda hayatını kaybeder: Egemenler ve muhafazakarlar için her türlü işbirliği mubah; muhalifler ve devrimciler için Batılı devrimci güçlerle dayanışma bile günahtır!

Gerçekten tarih tersleriyle dolu bir hikaye…

*****

Yunan milliyetçiliğinin elinden kurtarılması gereken, 1790larda yazılmış eserlerinde bulunacak çoğulcu liberter demokratik söylem, Rigas’ın sahipsiz kalmış gerçek mirası olarak görülebilir.

Yüz yıl sonra 1890lardan itibaren - Ermeni sosyalistler (yine ‘gavur’ ayrılıkçılar’!) başta olmak üzere - bazı Osmanlı aydınlarının ve iki yüz yıl sonra 1990lardan itibaren - Kürt özgürlükçüler (yine bölücüler!) başta olmak üzere - bugün YSP/HDP’de toplanmış özgürlükçü demokratların dolaylı olarak sahiplendikleri mücadele mirası.

Adını anmasalar da ve hatta kendisini ve eserlerini bilmeseler de…

Üstelik 19. yüzyılın kazanımı olan sınıf mücadelesi ve 20. yüzyılın kazanımı olan toplumsal cinsiyet mücadelesi perspektifi ile daha da zenginleşmiş ve derinleşmiş bir anlayışla…

1890lardan itibaren Osmanlı’yı kurtarmanın tek yolu olarak görülen çoğulcu demokratik Osmanlılık anlayışıyla verilen mücadelenin önündeki en büyük bariyer İslamcı ve daha çok Türkçü anlayış oldu ki Osmanlı’nın bölünmesinin/yıkılmasının gerçek müsebbibi de bu anlayıştı.

1990lardan itibaren çoğulcu demokratik Türkiyelilik anlayışına karşı yükselen ve bugün fanatizm boyutuna varmış egemen Türkçülük anlayışı da bu inatla Türkiye’nin bölünmesini/yıkılmasını getirir mi bilemem - sonuçta konumuz tarih tersleri, ben Bilmez...

Ancak Türkiye’nin bölünmesi önünde en güçlü engelin her zaman çoğulcu demokratik Türkiyecilik olacağını tarihten öğrenebiliriz...

*****

Yunanca başta olarak üzere Avrupa dillerinde zengin literatüre sahip ‘Rigasoloji’ çalışmalarına rağmen, değişik kaynaklarda verilen çelişkili bilgilerden dolayı, Rigas’ın (yayınlanmış ve yayınlanmamış) eserlerinin tam listesini vermek mümkün değildir. Ancak literatürde uzlaşma oluşmuş bilgilerden yola çıkarak genel bir tablo sunmak mümkün.

Tüm eserlerini 1790lı yıllarda yayınladığını bildiğimiz Rigas’ın, Fransızcadan çeviri olan ilk iki eseri 1790 yılında Viyana’yı ilk ziyaretinde yayınlanır:

  • Restif de la Bretonne’un Les Contemporaines adlı yapıtından altı hikayenin çevirisinden oluşan Duyarlı Âşıklar Okulu
  • Fizik Antolojisi başlıklı derleme.

Bunun dışında, dönemin Yunan Aydınlanmacı aydınlarıyla yakın ilişki içinde olan ve Ansiklopedistler’den Rousseau’ya kadar birçok Fransız aydının eserlerini yakından takip eden Rigas, yine eğitim ve propaganda amaçlı çevirilerine 1790lı yıllarda Bükreş’te devam etmiştir.

Nitekim 1797 yılında Viyana’ya geldiğinde bunlardan bazılarını Etik Üçleme başlığı altında yayınlama olanağı bulmuştur:

  • Pietro Antonio Metastasio’nun Olympia başlıklı oyunu
  • Jean François Marmontel’in Alplerin Çobanı başlıklı kısa romanı
  • Salomon Gessner’den İlk Denizci başlıklı denemeler

Aydınlanmacı düşünceyi yansıttığı ifade edilen bu eserlerden üçüncüsü yoldaşlarından Antonios Koronios tarafından çevrilmişti. Bu sırada yayınladığı bir başka tarihi kurgu eserin çevirisi aracılığıyla Antik Yunan coğrafyası hakkında halkı bilinçlendirmek istediğine inanılmaktadır: Abbé Barthélemy’in Genç Anarcharsis’in Yunanistan Seyahati başlıklı dört ciltlik romanı.

  • whatsapp-image-2023-08-06-at-01-35-26-002.jpeg

*****

Ancak Rigas’ın konumuz açısından asıl önemli eserleri, 1797 yılında Viyana’ya ikinci gelişinde, bu arada kendi davasına kazanmış olduğu Viyana'daki Yunan kolonisinden Georgios ve Pulios Puliu kardeşlerin matbaasında bastırdığı devrimci eserleridir:

  • Charta (Haritalar) adıyla bilinen, Balkanlar’ın tamamını kapsayan ve adeta günümüzün interaktif görsellerini andıran, inanılmaz çizimler ve görsellerle dolu inanılmaz zengin haritaları:
    1. Boğdan Genel Haritası
    2. Eflak’ın Yeni Haritası
    3. Hellas Haritası

      whatsapp-image-2023-08-06-at-01-36-51-001.jpeg

  • Rigas’ın en tanınmış eseri olan ve kısaca Anayasa olarak anılan, Rumeli, Anadolu, Akdeniz Adaları ve Eflak-Boğdan’da Oturanların Yönetimi Üzerine Yeni Bir Politika başlıklı kitabı ise dört bölümden oluşur.
    1. Devrimci Bildirge
    2. İnsan Hakları Bildirgesi
    3. Hellen Cumhuriyeti Anayasası
    4. Marş

Yunan Ulusunun Doğuşu kitabının (1994) sonunda bu çalışmanın Türkçe çevirisi Herkül Milas tarafından ek olarak yayınlanırken, bunlardan birincisi (Devrimci Bildirge) ikincinin, yani İnsan Hakları Bildirgesi bölümünün “Giriş”i olarak verilmiştir. Diğer yandan, Atina merkezli “Pheres – Velestino – Rhigas Çalışmaları İlim Cemiyeti” (Scientific Society Of Studies Pheres - Velestino - Rhigas) tarafından 2002 yılında yayınlanan (ikinci baskı 2008) İngilizce çeviride ise (başka kaynaklarda olduğu gibi) ayrı bir bölüm olarak verilmiştir.

*****

Her biri kendi başına detaylı olarak tartışılması gereken Rigas’ın bu eserlerindeki öncü nitelikte düşüncelerini kısaca üç başlık altında özetlemek mümkündür:

  1. Fransız Devrimi’nin sonradan evirileceği etnisite-merkezli ulusçuluktan uzak, eşitlikçi çoğulcu bir anlayışla halkaların ortaklaşa öz yönetimi (kendi kaderini tayin) üzerine kurulu bir demokrasi için anayasal parlamenter sistem ve ademimerkeziyetçi yapının inşası.

  1. Türkiye’de genelde sadece saltanatın kaldırılmasına/olmamasına indirgenen cumhuriyet kavramını Rigas (doğal olarak) demokrasi, yani halk yönetimi anlamında kullanılır. Ancak elbette Rigas, Osmanlı’da yaşayan farklı dinlerden ve dillerden gruplara kadar, reaya, tüccar ve ordudan yerel beylere kadar Saray dışındaki herkesi tahakkümü altında ezen bir tiran ve baş düşman olarak tasvir eder. Saltanatın kaldırılmasını adeta en öncelikli mesele olarak görür.
  1. Zamanın Ortodoks kilisesinin de tepkisini çekecek radikallikte laiklik anlayışı Rigas’ın eserlerinin bir başka niteliğidir.

Rigas’ı öncü Yunan milliyetçisi ve kahraman olarak ilan eden 1830’ların Yunanistan ulus-devletinin bu üç ilkeden çok uzak olması, çarpıcı bir ironi oluşturur: Laiklikten uzak bir Hristiyanlık yüceltmesi ve kilise ile iç içe ilişkiler içinde kurulmuş krallık yönetimi altında bu devlet, Rigas’ın demokratik cumhuriyetinden çok, modernleşmekte olan Osmanlı’nın minyatürü gibiydi.

*****

Bu kısa yazıda daha fazla detaya giremeyeceğim, ama şimdilik iki uyarıyla bitireyim.

Rigas’ın eserlerinde karşımıza çıkan ve yukarıda üç maddede özetlediğim söylemle çelişir görünen ‘Helen’, ‘Yunanca’ ve ‘Haç’ kavramları/imgeleri, ancak derinlikli bir söylem analizi aracılığıyla ele alınabilecek, zamanın epistemolojisi içerisinde değerlendirilmesi gereken kavramlardır.

İkinci ve son olarak belirtmek isterim ki oldukça naif bir Fransız Aydınlanması adaptasyonundan ibaret bu metinlerde derinlikli sofistike analizler aramak doğru olmayacağı gibi, 19. yüzyıl sosyalistlerinin düşün dünyasına kazandırdığı Marks ve Engels’in sistematikleştirdiği üretim ilişkileri ve sınıf analizini Rigas’ın eserlerinde aramak doğru olmaz.

adsiz-tasarim-51.jpg

Bu nedenle Rigas eşitlikçiliği, yurttaşın (vergilerin belirlenmesi dahil) karar süreçlerine katılması bağlamında (oldukça radikal) ‘yurttaş eşitliği’ ve çoğulculuk bağlamında ‘cemaatler arası eşitlik’ ile sınırlı olarak düşünülmelidir.

Kendi döneminin Osmanlı’sında bu kadarıyla bile gerçek bir öncü olması ve koyduğu devrimci/dönüşümcü çıtasının uzun süre aşılamamasının iki temel nedeni olabilir: (1) 19. yüzyılda etnisite-merkezli ulusçulukların (özellikle modern eğitimli Hristiyan Balkan elitleri arasında) başat hale gelmesi ve (2) kendilerini ‘hakim millet’ üyesi olarak gören Müslüman devrimci/dönüşümcülerin zihnindeki egalofobi bağlamında, klasik Osmanlı’nın kast sistemindeki üstünlüklerini yitirmemek için, dinsel ve dilsel gruplar (cemaatler) arasındaki hiyerarşik ilişkiyi koruma, modernleştirerek sürdürme çabası.


Bülent Bilmez: Lisans eğitimini ODTÜ Ekonomi bölümünde, doktorasını Berlin Humboldt Üniversitesi’nde tamamlayan Prof. Dr. Bülent Bilmez, 2005 yılından beri İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 30 yıla yakın hocalık sürecinde, daha önce Almanya’da (Berlin Freie Universitaet), Arnavutluk’ta (Elbasan Alexander Xhuvani Üniversitesi), Kosova’da (Prishtina Üniversitesi Yaz Okulları) ve Türkiye’de değişik üniversitelerde dersler verdi. Bir dönem Tarih Vakfı Başkanı olarak görev yapan Bilmez’in araştırma ve ders konuları şunlar: Modernleşme/(az)gelişme, emperyalizm ve küreselleşme teorileri; son dönem Osmanlı modernleşme süreci ve bu bağlamda modern kolektif kimlik inşa süreçleri ve modern Balkan (özellikle Arnavut/luk) tarihi ile Türkiye Cumhuriyeti tarihi; Türkiye’de azınlıklar ve bu bağlamda sözlü tarih, kolektif bellek ve geçmişle yüzleşme. (İletişim için: [email protected])

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bilmez Hocadan Tarih Tersleri Arşivi