2020 lanetli bir yıl mıydı?

Türkiye’de 2020 yılında ekonomi tarihinin en kötü yıllarından birisini yaşadı. Yüksek döviz kuruna yüksek enflasyon ve yüksek cari açık eşlik etti.

İşte o kahırlı, zor bela 2020 yılı da bitiyor. Acaba 2020 lanetli bir yıl mıydı? 2021’e geçince bu lanetlerden kurtulur muyuz? 

2020 Kasım Süleymani’nin (İranlı general) cinayeti ile başladı. COVID- 19 Pandemisi ile sürdü. Trump’ın devrilmesine giden yolda, Mineapolis’te "George Floyd" isyanı 2020’ye damgasını vurdu. Nihayet 2020, ABD’de Donald Trump’ın seçim yenilgisi ile son buldu. 
2020’ye damgasını vuran hiç şüphesiz COVID-19 Pandemisi oldu. Kimilerine göre Çin halkının yemek alışkanlıklarından, kimilerine göre ise sermaye döngülerinin vahşi doğal yaşamda açtığı metabolik yarıklardan kaynaklanan bu pandemi, büyük can kayıplarına yol açtı. Ortaya çıkan sağlık krizi, ekonomilerde kapanmaya sebep oldu. Dünya ekonomisi, 2008’den bu yana içinden çıkamadığı bunalımda dip noktasını 2020’de gördü. Başka bir deyişle küresel kapitalist bunalım pandemi ile tavan yaptı. 
Kapitalizm bunalıma girer de savaşlar, çatışmalar eksik kalır mı? 2020 yılında Libya’da iç savaşı, Azerbaycan-Ermenistan arasında konvansiyonel savaşı, ABD- İran arasında askeri çatışmayı, Güney Çin Denizi‘nde ve Doğu Akdeniz’de paylaşım rekabetini yaşadık. Kapitalist bunalım her yerde ulusal meseleleri de ağırlaştırdı. Fas’la Batı Sahra, Etiyopya ile Tigray arasında geçmişte varılan uzlaşmalar bozuldu, savaşlar başladı. 
Türkiye’de 2020 yılında ekonomi tarihinin en kötü yıllarından birisini yaşadı. Yüksek döviz kuruna yüksek enflasyon ve yüksek cari açık eşlik etti. İşsizlik kontrolden çıkarak 10 milyona dayandı. Pandemi verilerinin gizlendiği, vaka sayısının açıklanmadığı ortaya çıktı. Başka ülkelerde devletler ekonomiyi kapattıkları için yurttaşlarına ekonomik destek sunarken, Türkiye’de kredi ile durum idare edildi. Hatta hükümet vatandaşa IBAN verdi, destek istedi. AKP-MHP bloku yıl boyunca adım adım kitle desteğini kaybetti. Yılın sonlarına doğru muhalefetin "erken seçim" çağrıları yükselirken, iktidar ise "reform" söylemi ile manevra yapmaya çalıştı. Ne var ki, Cumhur İttifakı'nın ortakları bu "reform" gündeminde ortaklaşamadıkları için pek bir manevra da yapamadılar. En esaslı değişimi faiz oranlarını yükseltip sıcak para-sermaye akışlarını yeniden başlatarak yaptılar. 2020’nin Mart-Ekim döneminde gürül gürül açılan kredi muslukları, Kasım’dan itibaren sertçe kesildi. Dolar kuru 8,5’lardan 7,5’lara doğru inerken, bu kez reel ekonomide gerileme ve esnafta iflas sinyalleri gelmeye başladı. Küçülen, daralan bir ekonomi için oldukça yüksek bir meblağda, 35 milyar dolar civarında bir cari açıkla birlikte, (dış) finansman krizi 2020 yılını belirledi. 
Hükümetin kitle tabanı eridikçe, siyasi baskılar da tırmandı. İş kendinden olmayanları yabancı devletlerin "5. Kolu" saymaya kadar vardı. Pandemi vesilesiyle gündeme getirilen "infaz erteleme" yasası siyasi tutsaklara yer açmak için mafyayı tahliye etme aklına dönüştürüldü. 
Ancak dünyadaki kimi gelişmeler COVID-19 pandemisi sonrasına dair karamsar öngörüleri de doğrulamadı. ABD’de zorba Başkan Trump hiç beklemediği bir seçim yenilgisi aldı. Bir "Trump referandumuna" dönüşen seçimlerde ana seçmen motivasyonu Trump’ı reddetmek oldu. Bolivya’da da 2020’ye girerken tanık olduğumuz beyaz ırkçısı darbe hareketi her ne kadar başlarda Evo Morales’i devirip sürgüne göndermeye muvaffak olduysa da Bolivya halklarının soluksuz direnişi cuntacıları alt etti. Ekim ayındaki seçimlerde MAS’ın adayı Luis Arce %53 ile seçilerek devlet başkanı oldu. Jeanine Áñez ve Luis Fernando Camacho’nun cunta yönetimi devrildi. Venezuela‘da da ulusal meclis seçimleri Guaido ve darbeci grubun siyasi yenilgisine sahne oldu. Seçimlere katılma ve aday olma cesaretini dahi gösteremeyen Guaido, sağ muhalefetin bir kısmını da peşinden sürükledi. Neticede, sağ ve faşist muhalefetin elindeki yegâne politik mevzi olan Ulusal Meclis de Bolivarcıların çoğunlukta olduğu bir kurula dönüştü. Tıpkı esin kaynağı Trump gibi "seçimlerde hile yapıldığı" söylemini dayanaksızca yineleyen Guaido artık kimseyi güldürmeyen bir şakaya dönüştü. 
Pandemi dönemi özel sağlık sektörü temelli piyasacı sağlık politikalarının iç yüzünü tüm dünyaya sergiledi. Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık gibi dünyanın en güçlü ekonomileri arasında yer alanlar pandemi karşısında dökülürken, Vietnam, Çin, Küba gibi ülkeler kamusal sağlık sistemleri ve (sosyalizm döneminden artakalan) kimi merkezi planlama öğelerine dayanarak oldukça başarılı biçimde salgını yönettiler. Kamusal sağlık hakkına dair birçok başlık kitlelerin bilincine işleyerek 2020 ve 2021’e devroldu. 
Sermayenin doymak bilmez döngülerinin vahşi doğal yaşama etkisinin hayvan kaynaklı (Zoonoz) salgın hastalıklara yol açtığı 2020’de yoğun biçimde tartışıldı. Belki, 2020’nin son aylarında bulunan aşılar bu pandemiyi önleyerek insanı geçici olarak rahatlatacak. Ama dünyanın ormanlarının bu hızla yok edilmesi sürerse, vahşi hayvan avcılığı bu yoğunlukta devam ederse, normalde ormanlardaki konak alanlarında bulunan hayvan kaynaklı virüslerin şehirlere, oradan da tüm dünyaya yayılması engellenemeyecek. 2020 bize, ekolojinin sadece hayvan yaşamı için değil, insan sağlığı için de ne denli önemli olduğunu öğretti. 
Baştaki soruya dönersek… Böylesine kahırlı bir yılın bitiyor olmasına sevinmemek elde değil. Hoş geldin 2021! Ama 2020 ne astrolojik olarak lanetli bir yıldı ne de 2020’de yaşadığımız sorunlar rastlantı eseri ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla 2021’in güzel bir yıl olabilmesi de bu uğurda gösterilecek çabalara, verilecek mücadeleye bağlı olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi