Merkez Bankası dünyanın tersine gitmeye devam ediyor

Tüm dünyada merkez bankaları faiz arttırırken, Türkiye'de tam tersi kararların alınması, liranın kırılganlığının perçinlenmesi, enflasyon artışının devamı ve buna eşlik eden küçülme demek.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bugün gerçekleşen toplantısında politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 12’ye çekti. Merkez Bankası'nin aldığı bu karar piyasa tarafından büyük bir sürpriz olarak görülmüyor, zira Banka uzun süredir dünyadaki diğer merkez bankalarından ayrışan bir politika izliyor. Bu eğilim devam etti. Peki Banka bu kararı neden aldı? Türkiye ekonomisini ne bekliyor? Bu analizde bu sorulara yanıt arayacağız. 

MERKEZ BANKASI ABD VE İNGİLTERE’DEN AYRIŞTI

Merkez Bankası'nın aldığı indirim kararı, dünyanın kulak kesildiği ABD Merkez Bankası Fed’in faiz kararının ertesi gününde geldi. Fed, 21 Eylül’de politika faizini 75 baz puan artırdı. Fed’in ardından İsviçre’den Norveç’e, İngiltere’den Brezilya’ya kadar pek çok ülkenin merkez bankası faiz artışına gitti. Rezerv para birimlerden birine sahip olan Japonya, faizi sabit tuttu ancak burada başka bir ilk yaşandı. Japonya Merkez Bankası, 22 yıl sonra yenin dolar karşında 145 seviyesine ulaşması nedeniyle piyasaya müdahale etti.

Benzer biçimde son çeyrekte küçülme yaşayan İngiltere’de de Merkez Bankası (BOE) faiz artırıma gitti. İngiltere Merkez Bankası'nın kararında dikkat çeken bir diğer konu da 15 Eylül’de yapması gereken toplantısını Fed’in kararını beklemek için bir hafta ertelemesiydi. İngiltere ekonomisindeki durgunluk beklentisinin güçlenmiş olması, BOE’nin önce Fed’in adım atmasını beklemesinin de gerekçesi. Nihayetinde BOE bugün faizi 50 baz puan artırdı ve 2,25 seviyesine çıkardı. Bu adımla İngiltere 2008’den bu yana en yüksek faiz düzeyine çıktı. 

Dünyada Fed başta olmak üzere merkez bankalarının ivmeli faiz artırımına gitmelerinin nedeni, küresel resesyon(durgunluk) beklentisindeki artış ve enflasyonun neredeyse her ülkede yukarı yönlü seyri. Bu noktada ABD doları dünya genelinde yüzde 70’lere varan oranlarla hala en güçlü rezerv para birimi, tam da bu nedenle diğer devletler, kendi para birimlerini dolar karşısında koruyabilmek için de en azından belirli oranda Fed ile paralel bir politika izliyor. Elbette Türkiye bu resimde ayrı bir yerde duruyor. Zira TCMB Fed’in faiz artırımına gittiği Mart 2022’den bu yana faiz artırımı bir yana 200 baz puanlık faiz indirimine gitti.  Peki neden?

FAİZDE SIRAR EDİLSE DE ENFLASYON VE CARİ AÇIK BAŞKA BİR ŞEY SÖYLÜYOR

TCMB, bir yıldır faiz indirimi politikası uyguluyor. İktidar ve Merkez Bankası bu adımın gerekçesini Türkiye’nin ihracatta daha rekabetçi olmasını sağlama olarak açıklamıştı. Hükümet, artan kurun cari açığı azaltacağını, böylelikle de cari denge sağlayacağını ve dolar kurunun kontrol altına alınacağını iddia etmişti. Ancak yaklaşık bir yılda hem küresel hem de ulusal düzeyde evdeki hesabın çarşıya uymadığı ciddi sarsıntılar da yaşandı. 

Tüm bu iddialara karşın Türkiye’de bir yıl önce yüzde 19’larda olan enflasyon resmi verilere göre yüzde 80’e çıktı. Dolar kuru, geçtiğimiz yılki 8,83 düzeyinden 18,38 seviyesine çıktı. Cari açıkta da beklenen dengelenme olmadığı gibi rekor tazelendi. Cari açık Temmuz’da  geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1193’lük artışla 4 milyar dolara çıktı ve on iki aylık cari işlemler açığı 36.585 milyon dolar oldu. Yani hükümetin iddia ettiğinin aksine, cari açıktan beklenen dengeleyici bir görünüm gelmedi. 

MERKEZ BANKASI: EKONOMİ KÜÇÜLEBİLİR

Hükümetin uyguladığı politikada cari açıktaki sıkıntının yanında büyüme cephesi de sıkıntılı. Büyümenin hükümet için önemini Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin "büyüme için enflasyona bilerek müdahale etmedik" sözleri özetliyor. Ancak Merkez Bankası’nın son açıklaması bu konuda da iyimserliğe gölge düşürüyor. Banka açıklaması şöyle: 

2022’nin ilk yarısında güçlü bir büyüme gözlemlenmiştir. Temmuz başından bu yana öncü göstergeler zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümede bir yavaşlamaya işaret etmektedir. İstihdam kazanımları benzer ekonomilere göre daha olumlu seyretmektedir. Özellikle istihdam artışına katkı veren sektörler dikkate alındığında büyüme dinamiklerinin yapısal kazanımlarla desteklenmekte olduğu görülmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı devam etmektedir. Bunun yanında, enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığı cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. 

Küresel düzeyde beklenen durgunluk ve özellikle AB’de bunun enerji kriziyle birleşmesi Türkiye’nin ihracatı açısından kritik, zira Avrupa Türkiye’nin ana pazarı. Üstelik piyasa oyuncuları sadece dışta değil, iç piyasada da talep yavaşlamasına işaret ediyor. İşte bu durum Bakan Nebati’nin büyüme uğruna dediği enflasyon artışına göz yumma politikasının da başarısız olacağına karine. Zira TCMB ürkek biçimde küçülmeye gelebilir demiş oluyor. 

İşte bu noktada Merkez Bankası, faiz indirimini küçülme adımlarına karşı canlandırma aracı olarak gördüğünü söylüyor. Ancak şöyle bir sorun var, TCMB, politika faizinde cömertçe indirime gidiyor olsa da piyasa faizi (tüketici ve ticari krediler) yüzde 40’larda seyrediyor. Dahası ilave tedbirlerle (zorunlu teminat karşılığı gibi) kredi muslukları kısılmış durumda. Yani aslında banka örtük bir daraltıcı politika izliyor, ancak bankaların yararlandığı politika faiz cephesinde bunun aksini uyguluyor. Buysa liranın artan kırılganlığının perçinlenmesi, enflasyon artışının devam etmesi ve buna eşlik etme ihtimali olan küçülme demek. Özetle hükümetin Eylül 2021’de duyurduğu Çin modeli, Türkiye modeli çöktü ve buna son liman olarak büyüme beklentisi de eklenecek gibi. Ancak TCMB, bu politikada ısrar ediyor. Belki de MB’nin kendisinin karar alacak iradesinin olmaması ve kimsenin Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar 'iyi ekonomist' olmamasından bu durum kaynaklanıyordu. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi