Doç. Dr. Giritlioğlu: TOKİ bir sosyal konut projesi yapmıyor; müteahhitlik yapıyor

Doç. Dr. Giritlioğlu: TOKİ bir sosyal konut projesi yapmıyor; müteahhitlik yapıyor
Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu: TOKİ bugün konut üretiyor ama “sosyal konut” adı altında ürettiği konutların aslında “erişebilir konut” diye tanımlanan konut türü olduğunu görüyoruz.

Esra Çiftçi 


+GERÇEK- Tüm Türkiye’de yaşanan konut ve barınma krizinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi" olarak lanse ettiği TOKİ’nin 250.000 yeni sosyal konutlar yapacağını açıkladı. Gelir düzeyi düşük ve yoksul insanların tercih ettiği TOKİ konutları yapıldığı günden beri kullanılan malzemeden dolayı hep sorunlu oldu. Çatıları akan, zemin katları su basan, sıvası dökülen konutlarda oturanlar kendi çabalarıyla eksiklikleri gidermeye çalıştı. Ekonomik durumları iyi olmadığı için bu konutları tercih eden sakinlerin çoğu, tamirat için yaptıkları masrafların evin fiyatını geçmesinden yakınıyor. Bir başka önemli sorun da bu konutların seçildiği araziler şehir merkezlerinin dışında, heyelanlı alanlar, taşkın dere sahaları, çökme riski yüksek alanlar, fay zonu üstüne oturan sosyal konutlar, gibi doğa kaynaklı afetlere açık alanlar oldu. 

TOKİ konutları gerçekten bir sosyal konut projesi mi? Hedef kitlesini doğru seçiyor mu? Sürdürebilinir bir proje mi? Dünyada örnekleri nasıl? TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu +Gerçek’e değerlendirdi. 

"TOKİ OLDUKÇA ESKİ BİR KURUM"

TOKİ’nin aslında oldukça eski bir kurum olduğunu ve 1984 yılında kurulduğunu söyleyen Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, adından da anlaşılacağı gibi toplu konut idaresi olduğunu, toplu konut üretmek, toplu konut kredileri vermek üzere kurulmuş bir kurum olduğunu belirtiyor. "Bundan önce bizim bir Emlak Bankası deneyimimiz vardı, başarılı bir deneyimdi. 1926 yılında kurulmuş olan, bugün Emlak Katılım Bankası olarak değişmiş olan bir kurum. Esas sosyal konut işlerine o kurum bakıyordu. TOKİ kurulduktan sonra uzunca bir dönem çok büyük işlere imza atmadı. 2004 yılında kurulan 160 sayılı bir kanun çıktı, bu kanunla birlikte TOKİ yetkiler anlamında oldukça güçlü bir kurum haline getirildi" diyen Giritlioğlu, TOKİ’nin her ölçekte plan yapma yetkisine sahip olduğunu, bu kapsamda hem kentsel dönüşüm alanlarında hem kentsel yenileme alanlarında hem de bu alanların dışında gecekondu alanlarında, arsası kendine ait yerlerde konut yapma, toplu konut yapma, sosyal konut yapma gibi konularda yetkiler aldığını ve uygulamaya başladığını ifade ediyor. 

"HEDEF KİTLESİNİ DOĞRU SEÇMİYOR"

TOKİ’nin bunları yaparken gerek kendi başına gerek kamu ortaklığıyla gerekse de kamu özel sektör ortaklığı ile işler yapmaya başladığını söyleyen Giritlioğlu, buraya kadar çok da büyük bir problem olmadığını ancak her ekonomik grup için hedef kitlesini doğru seçmediğini, fiyatlandırma politikasını doğru ortaya koymadığını belirtiyor. Giritlioğlu, 
"Biz daha 2004-2005 yıllarında bunu eleştirmeye başlamıştık ve aslında yaptığı konutların da sosyal konut olmadığını söylemiştik. TOKİ bugün konut üretiyor ama "sosyal konut" adı altında ürettiği konutların aslında "erişebilir konut" diye tanımlanan literatürde "konut türü" olduğunu görüyoruz yani TOKİ konut yapıyor ve satıyor. Yani TOKİ müteahhitlik yapıyor"

"DEVLET BARINMA HAKKINI TEMİN ETMEK ZORUNDA"

Mevcut TOKİ’lere bakıldığında sosyal konut ile alakası olmadığını söyleyen Giritlioğlu, sosyal konutun mülkiyetinin kamuda olduğunu, ücretsiz ya da çok düşük kiralarla ancak halka sunulacağını, buralarda belli kriterlere sahip olan kişilerin yaşayacağını ve barınma haklarını elde edeceklerini belirtiyor. Anayasanın devlete bu anlamda verdiği bir görev olduğunu söyleyen Giritlioğlu, bu görev kapsamında devletin barınma hakkını asgari koşullarda karşılayacak düzeyde temin etme görevine sahip olduğunu, bunun Anayasa’nın birçok maddesinde var olduğunu, hem 61 Anayasası hem 82 Anayasa’nın sosyal devlet olma gereği, devlete bu görevi verdiğini, "yaşam hakkına müdahale edecek uygulamalar yapamaz" dendiğinin altını çiziyor. Giritlioğlu, 

"Bu konuda Anayasa mahkemesi kararları var. Şimdi bugünkü TOKİ uygulamalarına baktığımız zaman bunların büyük kısmının gece kondu üstüne inşa edildiğine tanık olduk ve bunlar yapılırken şiddeti ve dozu giderek artan bir şekilde halkı ve yoksul insanları yerinden edeceğini gördük. İnsanlar artık özellikle dar gelirli ve yoksul olanlar giderek daha fazla kentin dışına itiliyorlar ve bunlar yapılırken, yaşam koşullarını yeniden düzenleyecek, iyileştirecek hiçbir düzenleme yapılmadan yapıyorlar. Yani adres gösteriyorlar, "sen gidip artık burada yaşayacaksın, bunun karşılığında da şu kadar ödeyeceksin" diyerek yeniden borçlanıyorlar. Bu durum, kentin içinde yeni bir kent yoksulluğunun doğmasına da sebebiyet veriyor"

"TOKİ SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR UYGULAMA DEĞİL"

TOKİ’nin sosyal bir uygulama olmadığını, sosyal uygulamanın ötesinde farklı bir boyuta geçtiğini ve sürdürebilir bir politika oluşmasına da katkı sağlamadığını söyleyen Giritlioğlu, insanların yaşadıkları, çalıştıkları eski yaşam alanlarından başka bir yere gönderildiği zaman yeniden düzen kurmakta zorlandıklarını, işlerine gidip gelmekte, ulaşım maliyetlerine katlanmakta ciddi sıkıntılar yaşadıklarını, çocukların ve özellikle kadınların yeni hayat düzenini kurabilmelerinin yeterince zor olduğunun altını çiziyor. Giritlioğlu, 
"Doğal olarak maliyetlere katlanamıyor insanlar. Borçlandıkları paraları ödeyemez hale geliyorlar, bu da sürdürebilir olmaktan çıkıyor. Bu anlamda TOKİ, gerçek görevini yani müteahhitliği bir kenara bırakarak gerçek görevini yapmak istiyorsa, gerçek anlamda sosyal konut yapmaya eğilmek zorunda. Bugüne kadar buna yanaşmadı, sıcak bakmadı, kavramı da doğru ortaya koyup tartışmadı. Dolayısıyla bugün barınma sorunlarının giderek artan derinleşen krize dönen bir formunu yaşamaya başladık" 

"AVRUPA’DA FARKLI"

Avrupa örneklerine bakıldığında çok çeşitli modeller görüldüğünü hem yerel hem merkezi yönetim hem de bazı vakıflarıyla bir sürü farklı sosyal konut modellerinin sunulduğunu söyleyen Giritlioğlu, bunların her birinin koşullarının birbirinden farklı olduğunu ama ortak olan bunların mülkiyetinin o kurumların elinde olduğunu ifade ediyor. "Dünya örnekleri var. "Sadece gel burada otur" demiyor. Toplumsal kapasiteyi iyileştirecek politikalar, programlar uyguluyor. Sosyal ve ekonomik programlar uyguluyor. Bilgi beceri kursları açıyor, meslek edindirme kursları veriyor, onları bir yerlere yerleştiriyor. Kadınları ekonomik hayata katıyor ve yerel ekonomik kapasiteyi geliştirecek sosyal ve ekonomik programlar uyguluyor. Bunun topluma geri dönüşü maliyet analizi yapıldığında faydası maliyetinden yüksektir" diyen Giritlioğlu, batı örneklerinde sadece adres gösteren uygulamalar olmadığını, onunla beraber toplumsal kapasiteyi yükseltecek, toplumu dirençli kılacak politikalarla beslendiğini belirtiyor. Sadece konut yapmanın yetmediğini, bunu anlamak gerektiğini söyleyen Giritlioğlu, mutlaka toplumsal kapasitenin yükseltilmesi gerektiğini, böyle olunca da sürdüre bilinir ve anlamlı olacağını, ancak o zaman karşılık bulabileceğini belirtiyor. 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar