Piyasalar cahillere ders veriyor

Bu arz-talep dengesizliğini döviz talebini kısa vadede düşürerek de çözmeye çalışacak akl-ı evveller çıkabilir ama bu yol sadece sistemin iflasını hızlandırır.

Sadece piyasalar mı?

Hukuk da hukuksuzlara derslerini dayatıyor.

Aralarındaki (piyasalar ve hukuk) yegâne fark piyasalar dersini hemen veriyorlar, hukukun dayattığı ders ise daha orta ve uzun vadeli. 

Başka konulara girmeye gerek yok, şayet bir ülkenin yürütme erki piyasaya ve hukuka karşı ise, piyasa kuralları ve hukuku iplemiyorlar(!!!) ise piyasa ve hukukun intikamları da çok ağır oluyor.

Erdoğan beş senedir ortalara anlamsız, komik faiz teorileri attı, gelinen noktada da Merkez Bankası faizleri iki puan arttırmak zorunda kaldı, Erdoğan’dan da bu ilginç faiz teorisine ilişkin bugün çıt yok.

Merkez Bankası politika faizini geçtiğimiz Perşembe günü (24 Eylül) iki puan (iki yüz baz puan) arttırırken amaç kurların deli gibi yükselmesine engel olmak idi, sadece Cuma sabahı hem ABD doları, hem avro beş, altı kuruş düştü ama hemen sonra tekrar yükselmeye başladı, bugün (29 Eylül, Salı) itibariyle de avro 9.15 TL, ABD doları ise 7.82 TL (TSİ 16.15) yani Perşembe değerlerinin çok çok üzerinde hem ABD doları hem avro.

Saçma sapan teorilerin, takıntıların (faiz takıntısı) bizi getirdiği nokta burası kısaca.

Gezi olayları sırasında yine ortaya saçma sapan bir "faiz lobisi" lafı atılmış idi, bu "faiz lobisi" lafını Gezi günlerinde çiğneyenler bugün de Merkez Bankasının Perşembe hamlesinin "faiz lobisinin" işi olduğunu düşünüyorlardır herhalde.

Dürüstlük ise insanın düşündüğünü kibar bir üsluptan taviz vermeden kamu ile paylaşmasıdır değil mi?

Yukarıda belirttiğim gibi piyasalar ve hukukla kavga etmenin maliyetleri çok yüksek.

Bu maliyetler de aslında kısa vadede toplumun bütününe ama orta vadede de piyasalar ve hukukla kavga edenlere yansıyor, yansıyacak.

2020 ortalama dolar kuru tahminleri 2020 senesi ABD doları bazında milli gelirimizin yedi yüz milyar doların da altına inebileceğini gösteriyor.

Bu maliyet, fakirleşme, işsizlik, iflas maliyetleri olarak toplumun bütününe yansıyor.

Ama, çok ama çok muhtemelen, piyasalar ve hukukla kavga edenlere de siyaseten yansıyacak ve ilk seçimlerde (şayet seçimler olur ya da sonuçlara az şaibe karışır ise) gidecekler.

Dolar kurundaki çılgın yukarı yönlü oynaklık böyle devam ederse çok yakında muhtemelen Türkiye G-20 grubunun da üyeliğini yitirecek.

Kurların bu çılgın yukarı yönlü hareketliliğinin altında, iktisatta yaklaşık her konuda olduğu gibi, bir arz-talep meselesi yatıyor; orta vadede döviz (ABD doları ve avro) arzını arttıracak siyasalar devreye sokulamaz ise sistem iflasa gidiyor, bunu da görmek lazım.

Bu arz-talep dengesizliğini döviz talebini kısa vadede düşürerek de çözmeye çalışacak akl-ı evveller çıkabilir ama bu yol sadece sistemin iflasını hızlandırır çünkü döviz talebini azaltmak demek ithalatı düşürmek (sıfıra yakın büyüme) ya da ithal ikamesine dönüş çabaları demek ki iki yol da felakete çıkar.

Döviz arzının artışı ise hukuk devletine dönüş ve dış kaynak çekmek demek.

Hukukun sopasını orta vadede göstereceğini söylemiş idim yukarıda.

Erdoğan, yanılmıyor isem 2014 senesinde, 2023 için 2 trilyon dolarlık bir milli gelir, kişi başına da yirmi beş bin dolarlık bir gelir hedefi belirlemiş idi.

Altı sene sonra yani 2023’e üç yıl kala milli gelirimiz yaklaşık dokuz yüz milyar dolardan yedi yüz milyar dolara, kişi başına gelirimiz ise yine yaklaşık on iki bin dolardan sekiz bin beşyüz dolara inmiş durumdadır.

Büyük bir iktisadi hezimet ile karşı karşıya Türkiye.

Ve bu hezimetin temel nedeni de Türkiye’nin 2013 sonrası büyük bir hızla hukuksuzluğun dibine savrulmuş olmasıdır.

Geçerken şunu da belirteyim, Türkiye’nin hukuksuzluğun dibine savrulması demek AB sürecinin dışında kalması demek.

Türkiye hukuk devletine tüm kurum ve kurallarıyla dönmez, piyasaların sinyallerine dört kulak kesilmez ise milli gelirin yedi yüz milyar dolar civarında patinajı kaçınılmaz.

Bu da fakirlik, işsizlik, iflaslar demek.

Piyasa sinyallerine duyarlı olmak ama bu arada da çok güçlü bir sosyal devlet inşaa etmek mümkün ama bu iş bugünkü kadrolarla yapılamayacak kadar ince bir iş.

Yazıya başlarken avro 9.15 TL idi, yaklaşık yarım saat sonra yani şimdi 9.21.

ABD dolar 7.82 TL idi, şimdi ise 7.85. (TSİ 17.17)

Ve, işin acı yanı da bu gelişmelerin Maliye ve Hazine Bakanı Damadın Yeni Programı açıkladığı gün yaşanması.

Demek ki, piyasalar artık Damada asla inanmıyorlar, ciddiye almıyorlar.

Belki Güler Sabancı bile fikrini değiştirmiştir ama bu değişikliği, hayranlığını ifade ettiği gibi (video sirkülasyonda) açık açık söylemeye cesaret edemeyecektir.

Öncelik Sayın Erdoğan ve damadının siyaset dışına demokratik hukuk devleti kuralları çerçevesinde itilmesidir.

Bu gerçekleşmeden, bu saatten sonra hukuk devletine dönüş imkânsız. 

Yani, sürdürülebilir yüksek büyüme imkânsız. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi